Babam Tulga…

 

Bugün 16 Haziran 2013 Babalar Günü…

Bu yazıyı “uzun beyaz geniş balkonlu” hastanenin yoğun bakım servisinde, beyaz buzlu bir cam kapının hemen yanındaki geniş büyük deri bir koltuk üzerinde yazıyorum.

Babam içeride bembeyaz çarşafların arasında  dalgın ve kesik nefeslerle yatıyor. Yorgun akciğeri bu sefer böbreklerini de peşine takmış onu sonsuzluğa sürüklüyor.

Kendine göre çok renkli  ve dolu bir yaşamı oldu. Hep sevdiği,  hep istediği şeyleri yaptı. İyi niyetli ve kötülüklerden habersiz yaşadı. Oysa annesinin ölümünden itibaren çocukluk yıllarından beri farkında olmadan hep kötülüklere maruz kalmış, ancak bir türlü insanların kötü olabileceğini kabul etmek istememişti. Ona göre insanlar iyi olmalı, yardım sever olmalı, kötülük yapmamalıydı. Biz çocukları büyüyüp hayatın kötü sürprizlerinden ona bahsettiğimiz veya onu bazı kişiler için uyardığımızda bize inanmak istemezdi. Ve ne yazık ki bu konuda her zaman yanılmıştı.

Annem en büyük yoldaşıydı. Onsuz  adım atmaz, bir bardak çay bile içmek istemezdi. Yoğun bakım servisine girerken sedyede en son onun ismini söyledi.  53 yıllık beraberliğin son sedasıydı sanki…

Hep bir yanı eksikti. 7 yaşında aniden kaybettiği anneciğinin özlemi onu bir ömür boyunca yaktı. İçindeki bu dinmez acıyı hep muziplikleriyle, hep şakacı kişiliğiyle gizlemeye çalışırdı. Ama biz bilirdik ki başı ağrısa anneciğini yanına çağırırdı.

Çocukken hatırlıyorum bazı akşamlar eve annesi olmayan çocuklar ve babalarını getirirdi. Anneme o çocuklara elbiseler diktirir, yemekler yedirtirdi.  Bu insanları nereden bulurdu hiç bilmezdik.

Bayram sabahları evimiz  insanlarla dolardı. Babamın aldığı kıyafetleri giymiş temiz pak çocuklar, gençler evimize gelip babamın  ellerini öperlerdi. İlk zamanlar çok şaşırırdık.  Sonraları alışmıştık.  Hastalandığından sonra bu insanlar ortadan kayboldu. Kimseyle ilgilenemedi… Onunla da kimse ilgilenmedi. Sokaklardan alıp kurtardığı, ev bark sahibi yaptığı çırakları onu aramaz oldu. Hastalığıyla beraber içindeki insan sevgisi de öldü…

28 Haziran 2013 Cuma…

Denizi, balığı, rüzgarı çok severdi. Son yıllarda nefes almada ciddi problemleri olduğundan hep açık cam önünde oturmak isterdi. Kar yağarken bile camımız açık dururdu. Hep üzerine rüzgar vursun isterdi.

Bir Cuma günü sabah namazından sonra hastane odasında ,  ailesinin yanında,  bir elini kızı bir elini oğlu tutarken, gelini başucundayken , sessizce,  dualarımız eşliğinde  yaşamını tamamladı. 7 yaşındayken kaybettiği anneciğinin özlemiyle 70 yıl boyunca kavrulan yorgun kalbi artık atmaz oldu.

Babamı çok sevdiği ve doğduğu toprakların biraz ötesine,  denize karşı, ağaçların altında, üzerine Boğaz rüzgarlarının vurduğu bol esintili bir mekana , çok özlediği ve kavuşmak için can attığı annesinin manevi kolları arasına bıraktık.  Sanırım 70 yıl üzerine kucaklaştılar.

Köpekleri ve çocukları çok severdi. Tabutunun başında bekleyen insanlara köpekler de eşlik etti.  Sonsuzluğa uğurlanırken mezarının başında küçük çocuklar vardı.

En sevdiği meyvelerden biri kiraz’dı. Tatlı bir tesadüf eseri şimdi bir  kiraz ağacının yanında yatıyor.

Babacığım Tulga ENGİN….Nur içinde yat..

Senin ve tüm ebediyete göçenlerin mekanı cennet olsun…

Oya ENGİN/ 05 Temmuz 2013

 

 

4 comments on “Babam Tulga…

  1. Eylül Özcan dedi ki:

    Oya Abla’cım Çok Güzel Bir Yazı Olmuş. Tulga Amca Nur İçinde Yat.

  2. Birsen Öztürk Genç dedi ki:

    Hislerini çok güzel anlatmışsın arkadaşım yüreğine sağlık…Tulga amcayı bir kez daha rahmetle anıyoruz…Kabri nur mekanı cennet olsun inşallah…

  3. Beyza Tekin dedi ki:

    Çok güzel anlatımını duygulanarak okudum. Mekanı Cennet olsun..

  4. tülay odabaş dedi ki:

    oyacım yazını şimdi okudum…Kaderin cilvesi bu olsa gerek..birbirini seven 2 dost..Tulga abim ve Servet…biri anne ,biri baba özlemiyle yaşamışlar yıllarca….umarım her ikiside kavuşmuşlardır…Ruhları şad mekanları cennet olsun……