Son zamanlarda sıkça adab-ı muaşeret kurallarının ders olarak okullarda okutulması tartışmalarına rastlıyorum. Yıllar öncesine geri gittiğimde biz ortaokula başladığımız senelerde okuduğumuz dersler arasında bu bilgiler hep vardı. Sofra terbiyesi, konuşma terbiyesi, davranış terbiyesi gibi. Elbette ailelerimizin de bu konudaki çabalarını göz ardı edemeyiz. Sokağa çöp atmamayı, başkalarını rahatsız edecek şekilde davranmamayı, ortak alanları adaletli bir şekilde kullanmayı ve daha benzeri bir dolu davranış biçimlerini onlardan öğrendik.
Nedir bu adab-ı muaşeret? Ya da günümüz Türkçesi ile söylersek, görgü kuralları…
Dünya hayatında insanların yaşamalarını belirleyen hukuk kuralları olduğu gibi sosyal düzen kuralları da vardır. Bu kurallar insanların arasında bulunan ilişkileri düzenleyen ve hayatı anlamlandıran kurallardır. Toplum içinde her kesimin birbirlerine karşı takınmaları gereken medeni ve ahlaki davranış tarzları anlamına gelmektedir. İnsanın bencil, kaba düşüncelerden sıyrılarak, başkalarına karşı davranışlarını bir düzene koyması, onun duyarlı ve nazik olmasını sağlayan davranışlar bütünüdür. Buna mimikler de dahildir. Toplum hayatının düzenlenmesinde etkili olan genel görgü kurallarına uyan kişileri; terbiyeli, saygılı, nazik olarak nitelemek mümkündür.
Genel görgü kurallarına uyma zorunluluğu yoktur. Yani hukuken suç sayılmaz. Ancak uyulmadığı takdirde çevredekilere rahatsızlık verir, dün gece gittiğim konserde olduğu gibi.
Beykoz Devlet Hastanesi personelinin Türk Halk Müziği korosunun konserini uzun zamandır heyecanla bekliyordum. Çünkü koroda çok sevdiğim tanıdıklarım var ve bu konser için ne kadar özveriyle çalışıp emek verdiklerini biliyorum. Salon çok güzel, karşılama mükemmel, zamanında gitmeme rağmen oturacak yer yok. En sevmediğim uygulama burada da karşıma çıkıyor. Koltukların yarısından fazlası aslında boş ancak önden gelenler arkadan gelecekler için yer tutmuş. Boş koltuklar üzerinde montlar, atkılar, çantalar… Zamanında gelmenize rağmen hiç birine oturamıyorsunuz. Bu yüzden birçok tartışma, gereksiz gerginlikler olacak, belli ki…
Üst kata çıkıyorum. Yer bulup konserin başlama saatini bekliyorum. Beklerken çevreyi izliyorum. Yerel bir konser olduğundan izleyicilerin çoğu birbirini tanıyor. Herkes sohbet ediyor. Ortamda yoğun bir gürültü var. “Olsun” diyorum, konser başlayana kadar sabrederim.
Nihayet konser başlıyor. İlk parça bitiyor ancak seyircilerin konuşmaları henüz kesilmedi. Bir de ortalığa hışır hışır ses çıkaran paketleriyle cipsler, kuruyemişler çıkmaz mı? Yiyip içmeden bir etkinlik izlenemiyor mu?
Sohbet uğultusu azalıyor ancak kesilmiyor. Arada tiz kahkahalar kulağa çalınıyor. Üstelik üç sıra önündekine seslenmeler… Geriye dönüp cevap vermeler… Çok geriliyorum. Nazikçe uyarıyorum. Oralı olmuyorlar ve bana uzaydan gelmişim gibi bakmaya başlıyorlar.
Konsere odaklanmaya çalışıyorum. Ne mümkün. Önümdeki ve yanımdaki hanımefendiler cep telefonuyla devamlı yazışıyor. Gözüm kayıyor yazdıklarına. Bomboş şeyler.
Birkaç parçadan sonra bazı seyirciler sosyal medya hesaplarıyla ilgilenmeyi tercih ediyorlar. Önümdeki sırada bir çift devamlı konuşuyor. Hararetli bir konuşma. Konusundan bahsetmek bile istemiyorum. Sahnede solo performanslar var. Oralı olmuyorlar. Oysa o kadar fazla emek ve özveri var ki bu konserin hazırlanmasında.
Bu arada çok ilginç bir şey gözlemliyorum. İzleyiciler arasındaki çocuklar konserle çok ilgililer. Hakkını vererek izliyorlar. Çok mutlu oluyorum. Gençler hep umut olmuştur bana.
Konserlerde sonlara doğru gelindikçe coşku artar, sahnedeki performansa izleyiciler de katılır hatta insanlar yerlerinde dans ederek eğlenirler. Ama izleyiciler telefonlarıyla bu kadar ilgilenmeseler bütün bu coşkuyu yaşayabilseler gerçekten çok güzel olacaktı.
Her şeye rağmen çok başarılı bir konserdi. Elbette konseri ilgi ve hak ettiği şekilde izleyen seyirciler de vardı. Onlara haksızlık etmek istemem.
Yaklaşık iki saat kadar konuşmadan oturamayan, telefonunla bağını koparamayan, böyle gösterilerde nasıl davranacağını bilmeyen lütfen bu ortamlara girmesin. Ve bir an önce okullarda mı, halk eğitim merkezlerinde mi, kamu spotlarında mı nerede olursa olsun görgü kuralları eğitimine başlanmalı diye beklenti içindeyim.
Oya ENGİN/10 Nisan 2018, Beykoz
Otobüste sağdaki tekli koltukta en önde oturan orte yaş üstü bir hanım ,soldaki çiftli koltuğun hemen hemen orte sıralarındaki başka bir hanıma,herkesin duacağı bir sesle bir yerlerden şikayetini anlatıyordu.Haliyle rahatsız oldum “Hanfende arkadaşınızın yanındak boş yere oturup anlatsanız ” dedim.Ters ters baktı bana “rahatsız mı oldun”dedi. “Evet” dedim.Suratı ceberrutlaştı “sen benim kimolduğumu biliyormusun,ben emekli öğretmenim,senin gibi yüzlerce öğrenci yetiştirdim “deyince,gülümseyerek “keşke bir noksan yetiştirip kendinizi yetiştirseydiniz” dedim. Ses kesildi.