Onyedi yaşından beri hayatında olan kocası ve evliliği hakkında ne düşüneceğine karar veremiyordu. Son zamanlarda “onu hala seviyor muyum?” diye kendine sık sık sorar olmuştu. “Seviyorum tabi,” diyerek geçiştiriyordu kalbine üşüşen kuruntuları. Yoksa bu kadar zorluklarla dolu bir hayata neden katlanılır ki?
Kocasının çalıştırdığı, ama kendisinin de bir türlü içinden çıkamadığı ufak tekstil atölyesindeydi yine . Eşi mal teslimine gitmiş, işçiler paydos etmişti. Sepetlerdeki dikilmiş giysi parçalarını tek tek katlayıp masanın üzerine dizerken yaşamını, evliliğini, kaderini sorgulamaktaydı. Atölyenin duvarını boydan boya kaplayan aynaya ilişti gözü. Uzun uzun kendine baktı. Biraz bakımsız olmanın dışında hoş, alımlı bir kadındı. Bir evladı, görünüşe göre kendisini seven bir kocası, haftada iki gün yemek yapmaya gittiği düzenli bir işi, eşine ait ufak bir tekstil atölyeleri vardı. Kocası iyi bir usta ancak beceriksiz bir yöneticiydi. Bu yüzden işe gitmediği zamanlarda mutlaka atölyeye gelir yemek, çay yapar, ortalığı temizler, tamamlanmış işleri paketlerdi. Aslında yardım ediyor görüntüsünde işlerin başında duruyor, atölyeyi çekip çeviriyordu.
Son Yorumlar