Uzun zamandır kullanmadığı bisikleti düştü aklına o sabah. “Limana inip bir kahve içeyim,” diye içinden geçirirken. Hep yürüyüş, hep yürüyüş… Pedal basmayı özlemişti. “Hem bisikletimin de gönlünü almış olurum,” diye düşündü. Üzerini değiştirmek için gardrobunun kapağını açarken yedi yaşına bastığı gün amcasının hediye ettiği üç tekerlekli kırmızı bisikleti geldi gözlerinin önüne. Karmakarışık zihni yeni bir oyun bulmuştu. Bir şeyi ararken kıyılara kenarlara saklanmış anılar görüntü olarak karşısına dikiliveriyordu. İşte şimdi de ilk bisikleti ceketlerin ardına saklanmış, hınzırca kırmızı kırmızı gülümsüyordu.
Hayatına girdiğinden beri hep arası iyi olmuştu bu araçla. O kadar sevmişti ki “Okula da bisikletimle gideceğim,” diye tutturunca çareyi yazlık eve götürmekte bulmuştu annesi. Önceleri çok bozulmuştu en sevdiğinden ayrılmaya, sonra alışmış, yazları iple çeker olmuştu. Yıllar geçtikçe kendi gibi bisikletleri de büyümüştü. Üç tekerlek iki tekere düştü zamanla. Renkleri de değişti. Pembe oldu bir dönem. Süsler takıldı orasına burasına. Sonra sadeleşip, solgunlaştı. En son beyazda karar kıldı. Yaş aldıkça daha az biner oldu. Biraz kilolar, biraz diz ağrıları biraz da kuruntular.
Son Yorumlar