Bahreyn Gezisi

 

 

 

Altı yıldır gezilecek yerler listemde olan Bahreyn’e nihayet gitme zamanı geldi. Kıymetli iki dostumun orada görev gereği yaşaması, onların ülke hakkında benime yaptıkları paylaşımlar, coğrafya olarak hiç tanımadığım bir bölge olması, yurt dışında ilk kez Müslüman bir ülkeyi ziyaret edecek olmam bu gezi için hem istekli olmamı hem de seyahat fikrimi oluşturmamda çok etkili olduğunu söylemeliyim. Uçak bileti için kilo avantajlı bilet tarifelerinden faydalanarak oldukça ekonomik bir şekilde yolculuğumu planladım. Gidiş saatim akşam 21.00 civarı, yarım saatlik bir rötar ile gerçekleşti. Uçuş planlandığından kısa sürdü. Yaklaşık 01.00 civarı Bahreyn Havaalanına sorunsuz bir şekilde indik. Artık Başkent Manama’dayım.

Bahreyn, zengin ülkeler sınıfında olduğundan daha iner inmez dünyaca ünlü markaların ya açık hava reklamları ya da mağazalarıyla karşılaşıyorsunuz. Beni bu işler pek heyecanlandırmadığından konakladığımız eve doğru yaptığımız yolculuk sırasındaki ışıl ışıl parlayan ikonik binalar, geniş caddeler, sakin trafik, sessizlik, Basra Körfezinin kıyılarını izlemek daha çok ilgimi çekiyor.  Eve kısa sürede ulaştık. Şehrin oldukça iyi bir mevkiinde, deniz kıyısında hani neredeyse bizim yalı konumunda, geniş balkonlu, muhteşem manzaralı bir konut. Yorgun ve heyecanlı olduğumdan hemen uymayı tercih ettim.

Sabah kahvaltımızı evde yaptık. Günü planlayıp, tarihi yerleri ve müze gezilerimizi yapacağız. İlk durak Bahreyn Kalesi. Kaleyi gezdikten sonra hemen yanı başındaki deniz batıkları ile ilgili bir müzeyi ziyaret ediyoruz. Ada incileriyle ünlü ve bu adada yerel halkın inci çıkarırken kullandığı geleneksel bir sandal ziyaretçileri kapıda karşılıyor.

Yeşili az bir ülke olduğundan her yerde görsel olarak taş ve kum rengi hakim. Bu renkler özellikle mi seçiliyor diye merak ettiğimde, aslında canlı renklerin de kullanıldığı ancak yoğun güneş ve sıcaklık bazen de oluşan kum fırtınaları nedeniyle renklerin çabucak solduğu ve bu hale geldiği söylendi.

Gezdiğiniz her yer denize çıkıyor. Bir ada ülkesinde olduğunuzu her an hissediyorsunuz.

Sabah kahvesi için kalenin hemen altında denize sıfır konudaki bir kafeyi tercih ediyoruz. İlk günden fark ettiğim ve daha sonra kaldığım her gün gördüğüm kadarıyla hizmet sektöründe her pozisyonda çalışan görevliler inanılmaz nazik.  Özellikle yerli halkın yanı sıra Pakistan, Hindistan ve Afrika ülkelerinden gelen pek çok çalışan aynı nezakete sahip.

Kahve molası sonrası merkezde bulunan inci müzesi, Pearling PathVisitor and Experience Centre (İnci Yolu Ziyaretcisi ve Deneyim Merkezi)  hurmaların kurutulduğu tarihi bir yapı (petrol öncesi hurma işi çok popülermiş), eski şehir ki ziyaret ettiğim yerlerde her zaman eski bölgeleri benim için inanılmaz keyiflidir; tüm güzelliğini hâlâ koruyan el işçiliği tahta kapılarla süslü alçak katlı binalar, çeşitli ürünlerin satıldığı çarşılar arasında günün büyük bir bölümünü geçirdik. Geçtiğimiz ara sokaklarda ve büyük AVM lerde tütsüler devalı tütüyor. İlk gün garip gelmesine karşın daha sonra ben de bu kokuya alıştım diyebilirim.

Akşam yemeği için eve geri dönüp kıyafetlerimizi değiştirip Manama merkezde Falestine Night Resraurant’a (Filistin Mutfağı servis eden bir restorana) gidiyoruz. Restoranın konumu çok güzel. Limanda ışıl ışıl Manama şehrini izleyerek yemek yiyorsunuz. Yemeklere gelince benim damak tadıma çok uygun tabaklar vardı. Güzel bir ortadoğu ziyafeti çektim diyebilirim. Yediğim en iyi falafel buradaydı. Tatlıya gelince bir başyapıt olduğunu söylemeliyim. Bizim künefenin (belki de onların) kalın ve şerbetinin ayrı servis edildiği bir çeşidi çok göz alıcı bir şekilde servis edildi. Oldukça kalın olmasına karşı kusursuz bir şekilde pişmişti. Şerbet ayrı geldi ve siz istediğiniz kadar künefenize ekliyorsunuz. Yanında kulplu desenli cam bardaklar ve demlikle çay geldi. Ve bir de yaş nane yaprakları. Çay bardağınıza nane yaprakları ilave ederek çayınızı içiyorsunuz. Ben sevdim, denerseniz sizi bilemem.

Ertesi gün Bahreyn’de bir yaşam biçimi haline gelmiş alış veriş merkezleri gezisi yapmaya karar verdik. Hava şaşırtıcı bir şekilde serin. Normalde Nisan ayında bile çok sıcak olan hava benim adaya gelmemden bir gün önce çıkan kum fırtınasının serinliğini henüz üzerinden atamamıştı. Bu da benim için tatlı bir sürpriz oldu. Bir de sokaklarda gezerken ayağıma bulaşan çöl kumu taneciklerinin güzelliği…

Önce China Town’da (Çin Çarşısı)  yüzlerce dükkânın bir arada bulunduğu adeta alışveriş cenneti diyebileceğim bir çarşıya geldik. Kendime birkaç tane hatıra sayılabilecek parçayı neredeyse üçte bir ucuz bir fiyata satın aldım. Bir not paylaşayım. Buraya gelmek isteyenler bazı orijinal markaların kampanyalarını takip ederek geldikleri takdirde inanılmaz alış verişler yapabilir.

Daha sonra Manama içindeki ünlü alış veriş mağazalarını gezdik. Dünyada çok ünlü markaların burada tüm ürünleri bulunuyor. Her firma bu AVM lerde şubelerini açmış. Sokaklar ne kadar boşsa AVM ler o kadar dolu. Hava sıcaklığı nedeniyle halk özellikle geceleri bu konforlu alanlarda vakit geçirmeyi seviyor. Müslüman bir ülke ancak gördüğüm kadarıyla serbestlik çok. Örtünme mecburi değil ancak kamusal alanlarda başlar kapanıyor.

Daha sonra görmeyi çok istediğim ünlü camileri Al-Fateh Grand Mosque (El Fatih Ulu Cami) ziyaretini yapıyoruz. Girişte kadınlar ve erkekler ayrı bölüme alınıyor. Zira Kadınlar Abaya adı verilen siyah giysiyi giymek zorundalar. Abayalar kapşonlu yapılmış ancak ben camiyi ziyaret edeceğim için evden kendi namaz başörtüm yanımda getirmiştim. Bunu gören görevli kadın memur örtümü bağlamak için benden izin istedi. Örtüm bağlandı ve içeri girdik. Gerçekten çok huzur veren bir ibadethane. Dekorasyonunda, mimarisinde hiçbir abartı yok. Renkler soft, halılar dümdüz, vitraylarda bile o kadar az renk kullanılmış ki.  Bir kraliyet ülkesinde olmanıza rağmen sadelik ön plandaydı, özenmedim desem yalan olur. Çıkışta Türk ve Müslüman olduğumuz öğrenince kralın hediyesi olarak birer Kuran-ı Kerim hediye ettiler.

Cami sonrası kentin arka sokaklarını dolaştık. Her yerde olduğu gibi belli bir farklılık var. Buralarda genellikle yabancın uyruklu çalışanlar yaşıyormuş. Burada çalışmıyorsanız ikamet etmenize izin vermiyorlarmış. Yani “Dur şuradan bir ev alayım da Bahreyn’de biraz yaşayıp gideyim” demeye pek izin yokmuş. Ancak bir iş için geldiyseniz oturmanıza izin veriyorlarmış. İş sona erince de herkes evine.  İyi bence.

Adada her yer birbirine yakın, biraz dişinizi sıkarsanız  bir günde bile tamamını  görebilirsiniz. Akşam Bahreyn’in deniz ürünlerini deneyimleyeceğimiz bir restorana gideceğiz. Burada şunu söylemek istiyorum. Ülkenin kendine has bir mutfağı yok. Çok iyi restoranlar var ve buralarda dünyaca ünlü şefler yemek yapıyor. Uluslararası mutfaklar ülkenin her yerindeler ve yerel halk da bu mutfaklarda yemek yiyor. Tek sorun tüm restoranlarda porsiyonlar çok büyük.  Yarın akşam için İtalyan ve İran mutfağı arasından ben İran mutfağını tercih ediyorum. Madem orta doğudayız, hakkını verelim.

Merkezden biraz içerilere doğru yol aldığınızda yol kenarlarındaki boş alanlarda bazıları ünlü içecek markaları bazıları da yerel tatlar sunan küçük dükkanlar var. Bizim büfeler kadar küçükler. Önlerine alçak hasır tabureler konmuş. Geceleri halk buraya gelip vakit geçiriyormuş. Ne kadar da tanıdık geldi bana.   İkinci günkü gezimizi yemek öncesinde kuyumcularda satılan incileri inceleyerek bitiriyoruz. Ben biraz heyecanlıyım, yarın çöl gezisi var.

Muhteşem deniz ürünlerinin servis edildiği restoranda beni bir sürpriz bekliyordu. Dostlar rezervasyonu benim adıma yaptırdıkları için oldukça güzel konumlu bir masa ayırmışlardı. Anlayacağınız ülkeyi ziyarete gelen bir konuğa gerekli özen gösterilmişti. Muhteşem deniz ürünleri arasından ödediğiniz belli bir miktar ile  sınırsız şekilde yemek yiyebiliyormuşsunuz. Restoranın konsepti bu şekildeymiş. Bir insan ne kadar yiyebilirse ben de o kadar yiyebildim. En çok yengeç hoşuma gitti. Mutfaktaki Türk şef dostlarımı tanıdığı için bize özel olarak konsept dışı bir demlik çay yolladı. Bahreyn’nin belki de tek yemeği olan tatlıyı da burada deneyimledim. Beğendim mi, eh işte!

Gece kahvesi için evimizin balkonunu tercih ettik. İkonik gökdelenler, adanın denizi doldurarak toprak genişletmesi sonucu oluşan yapay kanallar arasında dolaşan sürat teknelerini izleyerek hem sohbet ettik hem de güzel hava ve manzaranın tadını çıkardık. Ertesi sabah çöl yollarına düşmek üzere uyuduk.

Çöl heyecanı ile uyanıp, keyifli bir memleket kahvaltısının ardından adanın ters tarafında kalan Bahreyn Çölüne doğru hareket ettik. Bu kez yolumuz kraliyet ailesinin yaşadığı semtten geçti. Bu bölge diğer yerlere göre yeşil bir bitki dokusuna sahip. Ortalık çok sessiz. Hiçbir güvenlik önlemi görmedik. Sadece kralın armasının olduğu heykeller kavşaklara konulmuş. Bir tane de Manama merkezde görmüştüm.

Çöl’e vardık. Buradaki en ilginç ziyaret yeri ünlü Hayat Ağacı. Nasıl geldiği, çöl ortamında nasıl bu kadar büyüyebildiği, su kaynağına nasıl ulaşabildiği konusunda farklılıklar ve bilinmeyen bilgiler arasında araçtan inip çöl kumlarının üzerine düşe gölgemin peşine takılıp ağaca doğru yürümeye başladım. Burayı adaya gelen turistler ve yerel halk ziyaret ediyor. Az ileride kronolojik yaşam haritasını ve çok eski zamanlara ait fotoğrafların sergilendiği bir duvar yapmışlar. Burayı da gezdikten sonra bana göre çok yerinde bir karar olan o güzelim dondurma arabasını gördüm. Düşünsenize, çöldesiniz ve birden karşınıza bir dondurma arabası çıkıyor. Masal gibi.

Dönüşte Bahreyn National Museum ( Bahreyn Ulusal Müze) yi geziyoruz. Kapıdan girişte modern heykeller arasından geçerek ana salonlara geçiliyor. İlk salonun içinde Papa’nın adaya geldiğinde kullandığı araç ve az ilerisinde görevdeki kralın ilk arabası sergileniyor. Alt salonlardaki bölümlerde modern resim ve heykel koleksiyonları, üst salonlarında ise ada halkının etnografik yaşamından örnekler ve tabi ki inci çıkaran figürler sergileniyor. Burada geleneksel düğün törenleri canlandırılmış, gelinlikler yeşil renkli ve sırma işlemeli.

Gezilecek müzeler, ören yerleri bitti. Son akşam yemeği için Authentic Persıan Cuısıne’e (İran/Fars Mutfağı)  gidiyoruz. Burada da safran ağırlıklı pilavlar, et ağırlıklı ana yemekler, patlıcanlı mezelerden oluşan leziz yemekler yiyoruz. Yemek sonunda kıtlamalık şekerlerle birlikte demlikte çay ikramı yapılıyor. Bu lokanta şimdiye kadar gittiklerim arasında en kalabalık olanıydı. Yine orta doğunun hakkını vererek oradan ayrılıyoruz.

Gezi bitiyor. Ertesi sabaha karşı gün ağırmadan uçak kalkacak. Yöresel atıştırmalık lezzetlerden ufak tefek alışverişle valizi kapatıyorum. Çikolatalar duty freeden alınacak, özellikle nane aromalı olan.

 

Son olarak Bahreyn için farklı bir şeyler söylemek istersem, zengin bir ülke. İstihdam sıkıntısı yok gibi görünüyor. Burada bir kişinin yaptığı işi orada neredeyse altı kişi yapıyor. Örneğin yol inşaatında araç geçişini sağlayan bayrak sallama işi için bile bir kişi görevli. Sabahtan akşama kadar sadece bayrak sallıyor. Marketlerde kasada poşetleme elemanı var. İstersen aracınıza kadar götürüyor. Çoğu kişi özel aracını kullanıyor. Toplu taşıma yok denecek kadar az. Çalışanların çoğunun servis araçları var. Hatta iş yerleri aileleri olmayanlara toplu şekilde kalabilecekleri konaklama yerleri tahsis ediyormuş. Bir nevi lojman gibi. Çalışma saati sabah 07.00 de başlayıp kesintisiz devam edip 14.00-15.00 sularında bitiyormuş.

İnşaat sektörü orada da son sürat devam ediyor. Gökdelenler her yerde. Geceleri her yer ışıl ışıl. Kral adayı denizi doldurarak büyütüyor. Gelecek nesiller için toprak lazım olacağı içinmiş. Hiç bir çalışanın elinde çalışma saatleri içinde telefon görmedim. Herkes işine odaklı. Bir kahvecide bile kalkarken sandalyenizi düzeltmenize izin vermiyorlar. Herkes İngilizce konuşmayı tercih ediyor. Kadınlar tek başlarına AVM lerde gece rahatlıkla vakit geçirebiliyor. Her türlü giyim gördüm. Şort giyen de var Abaya giyen de. Suç oranı oldukça düşük. Cezalar çok ağır bu yüzden suça bulaşan çok az.

Kısa süre içerisinde bir ülkeyi ne kadar tanıyabildiysem sizlerle o kadarını paylaştım. Çok güzel, keyifli, benim için farklı deneyim içeren bir geziydi. Bir tek hayal kırıklığım deniz hakkında oldu. Bazı güzel sahilleri olmasına rağmen, genel olarak deniz dibi balçık kıvamında olduğundan yüzmemeyi tercih ettim.

Bu geziyi yapmamdaki en büyük etken Manama’da yaşayan kıymetli dostlarıma çok güzel bir tatil geçirmeme vesile oldukları, muhteşem konukseverlikleri, harika mihmandarlıkları için çok teşekkür ediyorum. İyi ki hayatımdalar.

 

Yeni gezilerde buluşmak üzere…

 

Oya ENGİN/ 31 Mayıs 2025, Seferihisar

 

One comment on “Bahreyn Gezisi

  1. Esra dedi ki:

    Harikulade.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.