Tag: çay bahçesi

Masal: Altın Bulut

 

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal pireler berber ben babamın beşiğin tıngır mıngır sallar iken büyük bir şehirde yaşayan adı da Ayza olan bir kız çocuğu varmış.

Ayza;  hayatta en çok dağları, ağaçları ve kuşları severmiş. En büyük hayali ise okul arkadaşları ile birlikte bir kamp gezisi yapmakmış. Henüz on yaşında bir çocuk olduğu için çok otoriter, dediğim dedik büyükannesi onun tek başına bir kamp gezisine katılmasına izin vermiyormuş. Ayza’nın annesi ve babası ne kadar uğraşsalar da bu inatçı büyükanneyi bir türlü ikna edemiyorlarmış.

Bir gün akşam üzeri telefon çalmış. Arayan büyükannenin çocukluk arkadaşı Fatma Nineymiş. Uzun uzun konuşmuşlar.  İki arkadaş bu baharda Fatma Nine’nin köyünde buluşmak üzere sözleşmiş.

Devamını oku ►

Çay Bahçesinde Düşünmeler…

 

 

Bu sabah çok güzel bir hava var İstanbul’da. Güneş sıcacık parlıyor. Hafifçe esen ama üşütmeyen tatlı bir rüzgârın eşlik ettiği… Paşabahçe’de kılpayı kaçırdığım otobüsün ardından baka dururken aklıma sahildeki çay bahçesine gitmek geldi. Severim ben çay bahçelerini. Ama yalnız gitmeyi seviyorum. Neden bilmiyorum. Yanlızlık  bazen tedavi edici olabiliyor. Canım sıkkın biraz. Yeni bir hastane süreci beni bekliyor gibi. Derler ya hasta mısın, hasta mı bakıyorsun?  Hasta bakmak da insanı yoruyor. O hasta, bu hasta, komşu hasta, arkadaş hasta… İşte bir cenaze. Çay bahçesine giden yol caminin hemen yanından geçiyor. Of..Zaten sıkkınım. Başımı öne eğiyorum. Cenaze yakınlarıyla göz göze gelmeden, parmaklarımın ucuna basar gibi sessizce aralarından süzülüyorum. Ağlayanlar gözüme çarpıyor. Keşke gelmeseydim. Neşem iyice kaçtı.  Kalabalıktan sıyrılınca uzaklara bakıyorum. İskele önümde. Birden geri dönüyorum. Karşıdaki pastaneye koşar adımlarla girip çabucak bir portakallı kurabiye alıyorum. Kurabiye yemek bana her zaman iyi gelir.

Devamını oku ►

Gezi Parkı…

 

1982 yılı Nisan ayının 20 si.  Çalışmaya başladığım  ilk gün.  Ne güzel, çocukluk ve ilk gençlik zamanlarımın geçtiği bir ortamın tam içindeyim . Tatlı bir bahar esintisinin insanı sarıp sarmaladığı, denizden gelen hafif tuzlu su kokusu, ulu ağaçların güneşi eleyen  yapraklarının nazlı rüzgarla hışırdadığı, istersem ayakkabılarımı çıkarıp çimenlere yalınayak basabildiğim bir ortamdayım yine. Karşımda deniz manzarası, yanı başımda yoğun bir yeşillik. Tam da Boğaziçi’ndeki evimiz gibi. Heyecanlı olduğum  yeni yaşamının ilk gün endişelerini hafifletiyor. Şükrediyorum.

Devamını oku ►