Aynı yaş civarı insanlarla bir araya geldiğimizde nasıl olur bilmiyorum ama söz dönüp dolaşıp eski günlere mutlaka gelir. Ya oynadığımız oyunlar, ya yediğimiz yemekler, ya şarkılar, ya okul yıllarımız ya da buna benzer bazen küçücük bazen de hayatımızın yönünü değiştiren olayları hatırlar, irdeleriz.
Kah mutlulukla kah üzüntüyle andığımız nice anılar bazen yavaşça bazende aceleyle hatta birbirlerinin üzerinden atlayarak itişe kakışa ruhumuzun nerelerinde saklandıklarını bilemediğimiz yerlerinden çıkarak gözlerimizin önünden geçmeye başlarlar. Görünmez ellerle onların bazılarını yakalamaya bazılarını da kovalamaya çalışırız.
Unutulmayan anılarımız arasında mutlaka oynadığımız oyunlar yer alır. Seksek, ip atlama, çember çevirme, evcilik, yakartop, üç taş, beş taş, isim-şehir-hayvan ve benzerleri. Maalesef bugün çocuklarımızın bazılarını hiç bilmediği oyunlar.
Koca koca binalarla dolmuş büyük şehirlerde yakartopu, kukalı saklambaçı kim oynayabiliyor? Kim lastik oyunun hatırlıyor? Hani iki kişi karşılıklı geçip de çamaşır lastiğinden yaptığımız bir halkayı bacaklarımıza geçirip , üçüncü kişinin kademe kademe yüksetilen lastiğin içinden, dışından sırayla atlayarak en yüksek sınırda lastiğe hiç değmeden zıplayabilenin kazandığı oyun. Kim oynuyor bunu şimdi?
Bir çok çocuk belki de bilmez bile kukalı saklambaç oynamayı. Zaten biz artık çocuklarımızın saklambaç oynamalarına da izin vermiyoruz Daha doğrusu veremiyoruz. Zira mahalle aralarında kuytu köşelere saklanan çocuklarımızın başına her türlü kötülük gelebilir diye endişe ediyoruz.
Akşam ezanına yakın çocukların ”çömlek patladı…çömlek patladı…evli evine…köylü köyüne…evi olmayan sıçan deliğine..” tekerlemesini hep bir ağızdan söyleyerek o günün oyunlarının sona erdiğini ve eve gitme vaktinin geldiğinin ilan edilmesini kim hatırlar?
Çocukken apartmanımızda, mahallemizde büyüklerin ellerini öper bayramlaşmaya giderdik. Şimdilerde bayramlaşmaya giden çocuklarımızın sağ salim eve döneceklerinde şüphe duyuyoruz. Zaten bayramlarda bir çok kişi ziyaretler yerine tatile gitmeyi tercih ediyor.
Sözünü etmeye çalıştığım adetler ve oyunlar büyük şehirlerde artık yok gibi. Çocuklarımızı sokaklara oynamaya yollayamıyoruz. Evlerde elektronik aletlerin kucağına teslim ettiğimiz çocukların yanlızlaşmasına, ruh sağlıklarının bozulmasına, bin türlü kapris ve şımarıklıklarına kendimizi mahkum ediyoruz. Sonra da bu aksaklıkları düzeltmek için maddi ve manevi çabalar sarf ediyoruz. Eskiden bu kadar psikolojik destek almak zorunda kalan çocuk var mıydı? Yaşam koçlarına ihtiyaç duyuyor muyduk? Çocuklar son derece sağlıklıydı. Hem ruhsal hem de fiziksel olarak. Günümüzde çocuklar obezite pençesine düşmüşler. Hareket etmeden elektronik aletlerle arkadaşlık ettikleri için çocukluklarını yaşayamıyorlar. Seksek oynarken, ip atlarken, yakartopun topundan kaçmak için yaptığımız çevik hareketler sayesinde obezite hastalığına yakalanan bir arkadaşımı hiç hatırlamıyorum.
Toplu taşıma araçlarında, sokaklarda, okul önlerinde çocuklarımızı gençlerimizi biraz incelersek hepsinin elinde bir telefon var. Ya mesaj yazıyorlar ya da oyun oynuyorlar. Evlerde ise önceleri herkesin ders için gerekli diyerek satın aldığı bilgisayarlar ders çalışmanın dışında her işe yarıyor. Gençler kendi aralarında geliştirdikleri bilgisayar diliyle ana dilleri Türkçe’yi bile doğru dürüst konuşmuyor kendilerince bir şeyler yaratıyorlar. Tamam demenin adı OK.. Nasılsın demenin yeni şekli NBR…Selamlaşmak ise SLM… olmuş. Duygusallık bitmiş. Herkeste klişeleşmiş , kimin ne yapacağını önceden kestirebileceğiniz davranışlarla bir sığlık bir samimiyetsizlik almış başını gidiyor. Gençler çeşitli sosyal paylaşım sitelerindeki takipçi sayılarıyla kendilerini ifade ederken gerçek arkadaşlığın, dostluğun temellerini atabilecekleri yaşlarda yaşamaları gereken ilişkileri es geçiyorlar.
Çocukluk yılları insanın en güzel ve ilerideki yaşamını şekillendiren zamanlardır. Bu zamanları en verimli şekilde geçirmek ise toplumun yeni yetişen nesile aşılayacağı öğretilerle gelişir. Çocuklarımızı mümkün olduğu kadar elektronik ortamlardan ve endüstriyel sistemlerin satın almak zorunda bıraktığı ürünlerden uzaklaştırmayı hedefleyerek gerçek insanlarla bir arada tutmalı, elektronik aletler, sanal arkadaş ve kahramanlardan kurtarmayı başarmalıyız.
Oya ENGİN/19.10.2012
merhaba,
akşama merhaba derken okumuş oldugum bu yazınızla beni alıp cocukluguma götürdünüz.Kısa bir an dahi olsa bu ortamdan uzaklaşmak iyi geldi .Şimdi yemek hazırlıgına daha zevkle başlayabilirim.Düşüncenize saglık….
Ellerinize sağlık Oya hanım! Yaşadığımız ve artık yaşanamayan o günleri ne de güzel anlatmışsınız..
This article is a great help to me! Thank you!
Best wishes!Your blog is very good!
Interesting site.