Fotoğraf çekmeyi de fotoğraf izlemeyi de çok severim. Bu sevginin yaşamımda var olmasında dayımın çok büyük payı oldu. Onun fotoğraf tutkusuna tüm çocukluk yıllarım boyunca şahitlik ettim. Fotoğraf tutkunlarının çok iyi bildiği karanlık odanın büyülü ortamını ve dayıma yardım edişimi hala özlemle hatırlarım.
Küvetlerin içine maşa yardımıyla nazikçe bırakılan özel kağıtlar üzerine çekmiş olduğunuz fotoğrafın önce belli belirsiz yansıması daha sonra belirginleşmesi ve bu varoluşu yavaşça ağır ağır izlemek, bir fotoğrafın doğuşuna yardım etmek küçük dünyamda bana sonsuz ufuklar açmıştır.
Küvetlerdeki solüsyonlar içinde can bulan görüntüler yine el değmeden maşalar yardımıyla çıkarılır, durulanır, kurumaları için çamaşır gibi ahşap mandallarla iplere asılır ya da camlara yapıştırılırdı. Dayımın karanlık odasını aydınlatan solgun kırmızı ışık arasında astığı fotoğrafları küçük boyumla yukarı doğru bakarak hayranlıkla izlerken bazen tarihi eserlerin arasında dolaşır, bazen ailemin mutlu anlarına tanıklık eder bazen de toplumsal olayların o yaşta yaşayarak göremeyeceğim detaylarına hayal meyal yorumlar yapardım. Gösteri fotoğraflarından fazla hoşlanmazdım, bağıran, yumrukları havada, bayrak sallarken, güvercin uçururken izlediğim insanlar çok ilgimi çekmezdi. Oysa o günlerde bilememişim, büyüyünce bende böyle karelerde gerektiği zaman yerimi alacakmışım.
Ben daha çok dayımın seyahat fotoğraflarını severdim. Belki de bir türlü dizginleyemediğim seyyahat tutkumun sebebi o zamanlardaki bu siyah beyaz fotoğraf kareleri arasında tarihi ve turistik mekanların küvetler içindeki yansımalarını izlemekle alakası olmalı diye düşünüyorum. Uzmanlar geleceğimizin çocukluk yıllarında şekillendiğini bazı zevk ve yaşama bakış açılarımızın bu yıllarda oluştuğunu sık sık dile getirdiklerine göre öyle olmalı…
Çocukken fotoğraflara bakarak hayaller kurmaktan çok keyif alırdım. Geniş bir hayal gücüne sahip olduğum için bir fotoğrafa bakarak ilgili mekanla, gelmiş geçmiş zamanlarla ilgili yorumlar yapar, bazılarını kalınca bir harita metod defterine kaydeder daha sonra tekrar tekrar okurdum. Dede evinden kendi evimize taşınana kadar duran bu defter anlayamadığım bir şekilde kayboldu. Belkide içindeki fotoğraf yazılarının cazibesine kapılıp o da gizlice başka zamanlara doğru bir yolculuğa çıkmış olabilir.
Kaybolan defterimin ardından epey hayıflandım ama o dönemlerde kendi fotoğraflarımı çekmeye başladığımdan üzüntüyü çabuk atlattım. Gerçi hiç bir zaman kendi karanlık odam kendi küvetlerim olmadı; çünkü ben fotoğraf çekmeyi daha çok sevenlerdenim. Seçkin bir bir fotoğraf kulübüne kaydolduğumda ülkemizin çok değerli fotoğraf sanatçılarından aldığım dersler sayesinde fotoğrafı asla yaşamımdan çıkartamayacağımı anladım.
Bilinçlendikçe bazen hevesimde düşüşler de oluyordu. Kursta bir gökyüzü fotoğrafının muhteşem görüntüsünün oluşmasında kullanılan bazı filtrelerin ciddi katkısını öğrendiğim zaman yaşadığım hayal kırıklığı bayağı büyük olmuştu.
Herzaman favorim SB (siyah-beyaz) fotoğraflar olmuştur. Nedenine gelince size sonsuz bir hayal kurma olanağı sunması. Özellikle sokak ve eski ev fotoğrafları çok ilgimi çeker. Çünkü o evlerin renklerini, perdelerini, eşyalarını, kapılarını, içinde yaşayan insanları, ailelerin yapılarını, sokakta oynayan çocukları, satıcıları hayal etme ve kendi arzunuza göre o dönemdekilere istediğiniz rolü verme olanağına sahipsiniz. O sokaklarda ve evlerde yaşanmış bir sürü hikaye üretebilirsiniz. Bazen 1900 lü yıllara geri gider bazen de 1970 li yıllarda dolaşır dönemler arasında geçiş yapabilirsiniz. Yada yeni tarihli SB fotoğrafları kendi hayal gücünüze göre renklendirebilirsiniz.
Canım sıkılıyor demeyin. Yapacak hiç bir şey bulamıyorum diyorsanız alın elinize bir SB fotoğraf. Dalın o karenin içine. Bakın size ne sürprizli pencereler açılacak.
Oya ENGİN
28/12/2012
Son Yorumlar