Film Gibi…

12.01.2013 , Başıbüyük…

Yazılarımı belli bir süreklilikte yazmaya başladığımdan beri bazen araya ufak hikayelerde kattığım oluyor. Bu hikayelerin bazıları kurgu bazıları gerçek yaşam hikayeleri. Yazarken birilerinin  onları okuyacağını biliyordum. Ancak bir hastaya mutluluk kaynağı olacağı hiç aklıma gelmemişti.

Babam şu aralar çok hasta. Yine hastanede yaşam savaşı vermekteyiz. Ancak bu sefer işimiz biraz zor gibi. Doktorlarımız dirençli ve inatçı bir vakayla karşı karşıya olduğumuzu söylüyorlar. Onlarda zorlandı bu kez. Ya biz kazanacağız ya biz diyorlar. Vaka ve doktorlar arasındaki inatçı çekişmenin seyrini yakından izlemekte yine her zamanki gibi bana düştü.

Bu sefer babam çok sıkıntılı. Sıkıntısı içinde zamanını rahat geçirebilmek için benden bir isteği oldu. “Bana film anlatırmısın. İzlediğin ve benim hoşuma gideceğini düşündüğün filmleri anlat. Radyo tiyatrosu gibi ben dinlerim” dedi.

“Bilet keserim ama” dedim ve anlaştık.

Babam çocukluk yıllarından beri sıkı bir film izleyicisi olduğundan onun hoşuna gidecek tarzda bir filmi seyretmemiş olması mümkün değildi. Bende onun izlediği tür filmlerden hoşlanmazdım.

Anlatacağım filmleri nerden bulacaktım?

Nasıl ilgisini çekip sıkıntısını dağıtacaktım?

Aklıma yazılarım geldi. Bazıları hala yayınlanmamış hikayelerdi. Bende kendi yazılarımın arasından hikayeleri sinema filmi gibi uyarlayarak babama anlatmaya başladım. İlgiyle dinledi.

“Ama ben bu filmleri hiç seyretmedim. Kimler oynuyor bu filmlerde. Ne zaman çevrilmiş bunlar” diye sordu.  Bende;

” Baba bunlar benim hikayelerim. Kendi hikayelerimi sana film gibi anlattım” dedim. Şaşırdı…

Günlerce hikayelerim onu oyaladı. Babam onları gerçek filmlermiş gibi dinledi. İnandı. Mutlu oldu. Sıkıntısını unuttu.

Bende yazdıklarım  okunur mu acaba diye düşünürken hikayelerim bir hasta insana derman, vaktini geçirmesi, sıkıntısını dağıtması ve eğlencesi için aracı oldu. Bunu hiç düşünmemiştim. Aslında hikayelerim benim senarist ve yönetmenliğimde film oldu. Gala geceside çam ağaçlarıyla çevrili, camlarını  soğuk bir Ocak akşamında esen keskin bir fırtınaya eşlik eden yağmur damlalarının dövdüğü sıcacık  hastane odasında, bir fincan ıhlamur eşliğinde yapıldı.  Artık kimse okumasa bile hikayelerimin yaşamım boyunca benimle beraber kalacak hüzünlü ama unutulmaz bir anısı oldu.

Ne diyelim babacığıma ve tüm hastalara şifalar diliyorum.

Yazmaya devam…

 

Oya ENGİN

 

One comment on “Film Gibi…

  1. Bek dedi ki:

    Makyajsız güzellik kaldı mı dünnyada ki ? Şöyle bir bakınca evler arabalar insanlar sokaklar ne varsa etrafımızda herşey makyajlı değil mi doğalın nasıl olduğunu unuttuk allaha şükürr . Herkes kendini bir sorgulasın aceba doğal kargacık burgacık doğal bir elmayı yada eğri büğrü bir salatalığı alırmıyım diye iş böyleyken makyajsız ne insan ne gıda ne şehir hiç bir şey kalmadı yönetenlerimiz bile öyle değil mi gerçek niyetlerini asla göermiyorsunuz :)) makyajın altı iş işten geçince görünnmeyecek mi :)))