Siz hiç köpeğinizle dans ettiniz mi? Onu karşınıza alıp konuştunuz mu? Birlikte sandal sefası yaptınız mı? Denize birlikte atlayıp yüzdünüz mü? Ben yaptım.
Kont.
İlk köpeğimiz Fındık’ın torunu, Garip’in yavrusu..
Yeni yeni yürümeye başladığında boynuna kırmızı bir kurdele bağlayıp bahçemize saldıktan iki gün sonra çalındı. Çalınmasından bir hafta sonra yine boynundaki kırmızı kurdelesiyle beraber üç sokak ötemizde tesadüfen karşımıza çıkınca 15 yıl süren bir beraberlik kaldığı yerden devam etti.
Keyifli yaşamayı sevdi Kont. Üç katlı köşkümüzün alt ve üst katında yaşam yoktu. Çok eski yapı olduğundan bu odalar eşyasız olarak duruyordu. Boş odaları Kont’a ve güvercinlere tahsis etmiştik. Kışın alt katta yaşar, baharın gelmesiyle beraber üst kata taşınırdı.
İnsanlara keyif veren şeyleri o da severdi. Parfüm kokan kadınlara bayılırdı. Rakılı ekmek yemeyi severdi. Yaz akşamlarında sandalımızla gezdiğimiz zaman hava sakinse bizimle denize açılmayı isterdi. Eğer deniz dalgalıysa asla sandala binmezdi. Canının kıymetini pek bilirdi. Sokaktan geçen arabalara saldırırdı, çoğu köpek gibi. Bu uğurda kuyruğunu bir askeri aracın kaportasına kaptırdı, yaşamının yarısını yarım kuyrukla geçirdi.
Saat mefhumu çok gelişmişti. Okul, iş, vapur zamanlarımızı çok iyi bilir, hafta sonları kimse bir yere gitmediği için kılını bile kıpırdatmaz, kahvaltı hazırlanmadan ortalara çıkmazdı. Köşkte yaşayan bir paşazadeydi. Çok kibardı. Önüne konan yemeğe “hadi Kont ye yemeğini” demeden elini bile sürmezdi.
Karakolluk dahi olmuştuk onun yüzünden. 12.00 civarı Anadolukavağı iskelesine yanaşan turist vapurunu karşılamaya iner, turistlerin peşine takılır, kendini acındırır, insanların elindeki ekmek, balık, midye, döner ne varsa en az yarısını yer ve vapur 17.00 civarı iskeleden ayrılınca doğru eve dönerdi. Bir gün Anadolukavağı’na yeni tayini çıkan bir kamu görevlisi küçük çocuğuyla birlikte çarşıya inip gezerken karnı acıkan çocuğuna çeyrek ekmek döner almış. Bizim Kont da oralarda dolaşıp kısmetini ararken bu baba oğulla karşılaşmış, boyu küçük çocuk elindeki çeyrek ekmeği tam Kont’un ağzına gelen hizada tuttuğundan Kont da hep alışık olduğu üzere uzanıp ekmeği yemiş. Çocuk köpekten korkmamış ama babası karakola giderek köpek ve sahiplerinden şikayetçi olmuş. Polis memurlarının ” ama o bizim Kont ” demelerine rağmen adam şikayetinde ısrarcı olunca çaresiz babam karakola gidip ifade vermek zorunda kalmıştı. Bu olay yüzünden Kont bir sezon ceza aldı ve 12.00-17.00 saatleri arasında çarşıya inmemesi için karakol amiri bizden ricacı oldu. Köpeğimiz bir insanın hoşgörüsüzlüğü yüzünden bir süre hayatında ilk ve son kez zincire bağlandı. İlk gün çok ağladı. Kont Anadolukavağı halkının sevgilisiydi ve yaşadığı dönemde sembollerinden biriydi.
Çocukları çok sever, onlarla birlikte saklambaç oynar, onlara bekçilik eder, eğer yanımızda yokken bir yere gittiysek mahalle mahalle gezip ayakkabılarımızı kimin kapısında bulursa orada oturur bizi beklerdi.
Konuşmaları da anlardı. Henüz evlerde telefonlar olmadığı zaman çok hasta olduğum bir gün, anneme “iş yerime telefon etmesini, o gün işe gidemeyeceğimi” haber vermesini söylemiştim. Çarşıya beraber inmişler ve çarşı içinde birbirlerini kaybetmişler. Annem alışveriş sonrası çarşının biraz uzağında olan telefon kulübesine gittiğinde Kont’u orada beklerken bulmuş.
Bir kez silahla vuruldu. Yıllarca yüzünde kalan saçmalarla yaşadı. Bazen o mercimek büyüklüğündeki çıkıntıları severdim. Öyle beklerdi. Hiç tepki vermezdi. Onu okşarken vurulduğu an aklına geliyordur diye düşünürdüm.
Yaşadığı dönemde Kung-Fu dizisi çok popülerdi. Anadolukavağında bazı dostlarımız onu Kuay Çeng diye severdi. O ismi de kabullenmişti. Bir de yaşlı bir amca vardı. Sakattı. Karısı uyurken üzerine sıcak zeytin yağı döküp evden kaçmıştı. O amca da kendince Kont’a “Kuli” ismini takmıştı. O ismi de kabullenmişti. Kimseyi kırmamıştı yaşarken.
15 yıl çok mutlu bir yaşantısı oldu. İki kere zehirlendi. Sokaklara zehirli yiyecek atmışlar. Zor kurtarmıştık ikisinden de. Zamanla yaşlandı. Tüyleri bile beyazladı. İnsanlar gibi. Güçsüzleşti. Son bir yılında pek sokağa da çıkmadı.Bir yıl boyunca yemeğini suyunu önüne götürdük. Sonra bir sabah kışlık dairesinde ölüsünü bulduk.
En çok onunla bahar zamanı açan Mayıs papatyaları arasında dans ettiğim zamanları özlüyorum.
Oya ENGİN
13.03.2013
Sizin eve köpek olasım geldi:)