Karar verme süreci
Canan Karatay ismi; hakkındaki muhalif sesler yükselmeye başladığı zaman ilgimi çekti. Birileri birilerine saldırmaya başlarsa iç güdüsel olarak mağdurun yanına geçer olayları izlemeye başlarım. İşleri öğrendikçe saf değiştirmelerim de oluyor tabi.
Canan Karatay. Baktım, şeker mi şeker bir kadın. Öğrettikleriyle fazla kilolarla ve dolayısıyla beslenme bozukluğu sebebiyle oluşan hastalıklarla mücadele ettiriyor. Doğal söylemleriyle insanları bilgilendirmek için çabalıyor. Üstelik profesör. Yani akademisyen. Yani eğitimli. Yani uzman. Yani öylesine ünlü olmuş biri değil. Bilimsel destekli konuşuyor. Başladım kendisini takip edip, beslenme sistemini araştırmaya…
En kolay internetten faydalanabilirim dedim. Hakkındaki yazıların bazılarını okudum, videolarını izledim. Sosyal paylaşım sitelerinden birinde Canan Karatay ile ilgili sayfaları buldum. Beğen butonuna tıkladım. Gruplarına istek yolladım. Hepsi ile haşır neşir oldum. Sonra sıra geldi bu beslenme sistemi uygulayanları incelemekte.
Bu sayfalarda beslenme sistemin detaylarıyla anlatıldığı, yemek tarifleri ve pişirme tekniklerinin öğretildiği kitapların okunması gerektiği ısrarla söyleniyor.
Haklılar. Her dakika, ben ne yiyeceğim, ben nasıl pişireceğim, kaç saat yememem lazım, çiğneyecek miyim, içecek miyim, ölçüsü ne kadar olmalı gibi ve benzeri ardı arkası gelmeyen soruları soracağıma alırım kitapları, okurum.
Alamayanlar üzülmesin. Ne sorarsanız, adminler anında cevaplıyorlar. Cevap verme hızlarına hayran kalıyorum. Gruplarda ve sayfalardaki üyeler çok yardımcı. Herkes birbirine destek oluyor. Kocaman bir zayıflama ve sağlıklı beslenme ülkesinde yaşamaya başlıyorsunuz. Ülkenin onursal ve çok sevilen lideri Canan Karatay. Her demokratik yapıda olduğu gibi burada da bir anayasa var.
İlk başlarda ilgimi kaybettiğim zamanlar oldu. Sonra yeniden başladım . Devamlı üyelerin yazışmalarını okuyorum. Gönderilerin altlarındaki her yorum birer kurs niteliğinde. Okudukça sistemin içine giriyor, yürekleniyorsunuz. Heveslenip, niyetleniyorsunuz. Bir de öncesi ve sonrası diye bölümler var. Zayıflamaya karar verenler kilolu fotoğraflarının yanına kilo verdikten sonraki fotoğraflarını koyuyorlar. Bazıları adeta evrim geçirmiş. Haftalık zayıflama tabloları var. Bilgilerinizi yolluyorsunuz. Tablolarda yerinizi alıyorsunuz.
Üyeler fotoğraf paylaşımları yapıyor. Herkes, sabah kahvaltıları ve akşam yemeklerinin fotoğraflarını çekip sayfalara yüklüyorlar. Dikkatle hepsini inceliyorum. Her tabak başka güzel. Renkler birbirine karışıyor. Domatesler, biberler, üzerine sıkılmış sızma zeytinyağının pırıltısı. Çeşitli şekillerde pişirilmiş yumurtalar, otlu omletler, ev sucukları. Sebze yemekleri, ev yapımı yoğurtlar, ızgaralar ve daha niceleri. Patlıcan tostu yapmayı öğreniyorum. Kavrulmamış kuruyemiş kavramı hayatıma giriyor. Trans yağlar hakkında daha bilinçleniyorum. Bu yüzden sistemi incelerken yaptığım Antakya gezisinde ev tereyağı yaptırıyorum. Çünkü hiç tereyağı yemiyordum. Güvenemediğim için. Evimizde kırdan gelen doğal süt kullanıyoruz, ancak tereyağ falan yapacak vaktim yok. Ama yapanları takdirle izliyorum.
İnceledikçe alışıyorum. Her sabah yenmesi gereken iki yumurta beni biraz endişelendiriyor. Çok yumurta yemeyi sevmiyorum hem de yeni safra kesesi ameliyatı olduğum için yiyemem diye düşünüyorum. Ameliyatımın üzerinden iki ay geçti ve ben tam beş kilo daha aldım. Zaten kiloluydum, beş kilo daha cabası oldu. Neredeyse yuvarlak bir bidon gibi görünüyorum. Boy da yok. Al sana bir tombik teyze. Yaşım da pek genç değil.
Yaklaşık altı ay süreyle sistemi, sayfaları, üyeleri, paylaşımları inceledim. Yeni yazdığım iki adet çocuk kitabını yayınevine teslim ettiğim gün Karatay Diyeti’ne başlamaya karar verdim. Kasım ayında İstanbul Kitap Fuarında okuyucularımın karşısına on kilo zayıflamış olarak çıkmak istiyorum. Bu sebeple dün sabah tartılarak kilo verme serüvenime başladım.
Şu anda 87 kiloyum. Bakalım bu beslenme şekliyle 10 kilo vermeyi başarabilecek miyim? Sonucu ben de merak ediyorum. Zayıflama sürecimi yazmaya karar verdim. Eğer başarabilirsem belki ben de birilerini özendirebilirim.
Hadi bana kolay gelsin…
İlk gün
10 Ağustos 2015 Pazartesi.
Zayıflama hamlelerinin efsane günü Pazartesi.
Oruç tutarken ilk iki gün beni çok zorlar. Bir baş ağrısı olur ki sormayın. Üçüncü gün sonunda vücudum oruca alışır ve tepkilerden vazgeçer. Acaba bu sistemde böyle bir şey olacak mı diyorum? Endişeli ve heyecanlıyım. Ancak çay ve kahve içmek serbest olduğu için hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Demek sabah saatlerinde içilen çay ve kahve bünyemizde öylesine yer etmiş ki eksikliğinde hemen kriz başlıyor. Ama her şeye olduğu gibi vücutta birkaç gün içinde yeni duruma adapte oluyor ve sızlanmayı bırakıyor. Bir de şeker ve unlu gıda eksikliğinden baş ağrısı olduğunu öğrenmiştim. Bu satırları yazdığım ana kadar ben de bu konuda sıkıntı yok.
Gelelim hazırlıklara. Bir gün öncesinden alışverişe çıkıyorum. Yöresel bir dükkândan memleket işleri yiyecekler alıyorum. Daha doğrusu kuruyemişlerimi alıyorum. Sonra yine köy yumurtası satan başka bir tanıdığın yolunu tutuyorum. Zaten ev yoğurdu devamlı var. Gün kurusu kayısılarımı komşum hediye getirmişti. Çanakkale’den gelmiş ev yapımı zeytinlerim tamam. Kilerimde Küçükkuyu zeytinlerinden sıkılmış sızma yağ her daim var. Hazırlıklar bitti. Artık Karatay beslenmesi, iradem ve ben baş başayız.
Çalıştığım için yiyeceklerimi bir el çantasına dolduruyorum. Sabah kahvaltımı ofisimde yapacağım. Kırmızı biberim, haşlanmış iki yumurtam, salatalıklarım, domateslerim, çizme zeytinlerim, peynir çeşitlerim, kuruyemişlerim, gün kurusu kayısılarım can cana yolculuk yapıyoruz.
Kahvaltı tabağımı hazırladığım zaman şaşırıyorum. Ne kadar çok yiyecek var burada. Fotoğraflarda görüyordum ama kendi tabağım bana çok abartılı geliyor. Tekrar kontrol ediyorum. Tamam çok doğru bir tabak hazırlamışım. Annem hep söyler, sofrada önce gözün doyacak diye. Benim de gözüm doydu. Sıra midemde.
Hepsini yemem gerekiyor. Doymadan kalkmak yok. Doymamak imkânsız zaten. İnşallah kimse gelmez ofise diye dua ederek kahvaltımı tamamlıyorum. Üzerine bir de çay. Tedirgin bekleyiş başlıyor. Beş saat hiçbir şey yememem gerekiyor. Leptin hormonu salgılamam için. Tabi bu arada Leptin hormonu ile tanıştığımı hatırlatmama gerek yok. Sizinle de tanıştırmak isterim.
Çok kısa bahsetmek gerekirse yağ yakan, enerji sağlayan Leptin hormonu, daha çok gece çalışan bir hormonmuş. Performansının da ideal saatleri var. Gece 02.00 de hızlı çalışmaya başlıyormuş. Bu sebeple bu saatlere kadar uyumamız gerekiyor. Zira uyku sırasında salgılanan leptin uygun saatinde çok faydalı. Leptin hakkındaki en doğru bilgiyi tabi ki Canan Karatay Hocamızdan öğrenmelisiniz.
Arada sırada karın bölgemdeki yağlarımı elliyorum. Vedalaşır gibi. Son birkaç ayımız var birlikte geçireceğimiz diyorum. Fısıldıyorum kulaklarına. Gitmek üzere yola çıktınız. Benden istediğiniz son bir şeyler var mı, diyorum. Ne de olsa uzun yıllar birlikteyiz. İç içe bir yaşantımız oldu. Her ne kadar onları sevmesem de benim isteğimle bende kaldılar. Onları göndermek için bir çaba göstermedim. Şimdi onları yerlerinden, yurtlarından kovaladığım için biraz suçluluk mu duyuyorum ne?
İlk günü beklediğimden de kolay geçirdim. Hayret içindeyim. Akşam saatleri oldu, hala acıkma yok. Arada istekte olmadı. Hatta yemek aklıma gelmedi. Belki yeni olduğum içindir. Beyin çok motive oldu. Yeni heves. Dur bakalım birkaç günü geçirelim. Aynı durum devam ederse yuppieee…
4. gün
Hayatımda güzel bir şeyler oluyorsa paylaşmak isterim. Yaradılışım böyle. Kendime bir şey saklamam. Gizlemem. Yeni bir bilgi mi öğrendim, yayarım. Herkes faydalansın isterim. Bu yüzden sevgili arkadaşım Figo’yu arıyorum. Onun da kilolarıyla başı dertte. Üstelik rahatsızlıkları var. Bir de ekmek meraklısı. Ekmek yemeden doymam zannediyor. Onu da zorluyorum. Saatlerce altı ay boyunca öğrendiklerimi anlatıyorum. Ve sonunda ikna ediyorum. O da başlıyor. Paralel diyet yapacağız. Birbirimizi kontrol ederek. Gizli bir denetim mekanizması geliştiriyoruz. Ben kendi irademe çok güveniyorum. Ancak onun ekmek düşkünlüğü beni endişelendiriyor. Hadi bakalım. Birdik. İki olduk.
5. gün
Basküle yanaşıyorum. Aslında niyetim haftada bir tartılmak ama şeytan dürtüyor. Belki de kendimde hissetmeye başladığım değişiklikleri onaylattırmaya çalışıyorum. Öğretildiği gibi tartılıyorum. Sabah, aç karına ve tuvalet sonrası. Baskül bana 3 kilo eksildiğimi gösteriyor. Demek doğru yoldayım. Ancak bu giden ağırlığın su olduğunu biliyorum. Ama o bile başlı başına bir güzellik. Zira üzerimdeki o ağırlık, halsizlik, şişlik, yorgunluk belirtileri çok azaldı.
Değişik tatlar peşindeyim. Kendime yaz sebze çayı yaptım. Bir gece önceden hazırladığım bir litre suya bir salatalık, bir limon suyu ve doğranmış kabuklarını, bir dal taze nane ve beş dal maydanoz koydum. Bir gece buzdolabında beklettim. Gün içinde masamdaki bardağıma koyup gidip gelip yudumlamayı düşünüyorum. Serin, ferahlatıcı ve değişik bir içecek oldu. Bu arada Leslie Sansone ile tanışıyorum. Evde yapılabilecek yürüyüş hareketleri öğretiyor. Eğlenceli üstelik. Bana uygun bir spor şekli. Akşama o hareketleri yapmaya başlayacağım. Ameliyat olduğum için zorlayıcı hareketler bana uymuyor. Sabah ve akşamları ayrıca uzak durağa kadar da yürüyorum. Bakalım neler olacak?
6. gün
Leslie Sansone ile adımlamaya başlıyorum. Yalnız bu hanım çok konuşuyor. Sesini kısıp, başka müzik açarak yapmayı planlıyorum. Bir de Adriana Lima’nın bir videosuna rastladım. Kol hareketleri yaptırıyor. Boks yumrukları ile kol sıkılaştırması. Ona da başlıyorum. Zira kollarımda kalınlaşma ve dirsek üstünde yağ birikmesi oluştu. Faydasını görebilirim umarım.
8. gün
Bir hafta geride kaldı. Giden üç kilogram ağırlık (su veya başka bir şey önemli değil) , kendim için bir çaba içinde olmanın mutluluğu. Peşime takılmış bir arkadaş. Pazartesi gününden sonra bir arkadaş daha. Üç kişi olma yolundayız. Şimdilik durumlar iyi.
Sabah kahvaltımı yaptım. En renklisinden, en çeşitlisinden, en sağlıklısından, en dengelisinden. Kahvaltı sırasında biraz zorlanmaya başladım. Yiyecekler fazla gelmeye başladı. Çok doyuyorum. Ama metabolizmamı beş kilometre koşmuş gibi yapmak için önerilen miktarları tüketmem gerekiyor. Birkaç saat çok tok hissediyorum. Sonra normalleşme. Akşam yemeği saati yaklaştıkça “iyi ki o kadar yemişim, yoksa bu saate kadar tok kalamazdım” diyorum. Henüz bir kaçamak ve buçuk öğün yapmadım. Heves de, azim de yerinde.
Leslie Sansone ve yanındaki bacılarla beraber adımlar atıyoruz, kollarımızı bir o yana bir bu yana savuruyoruz. Ve inanılmaz ter atıyoruz. Şu ana kadar videonun tamamını ki 45 dakika civarı tamamlamak nasip olmadı. Ama o da olacak. Bu hafta içinde bu konuyu da halledeceğim.
10. gün
Kahvaltı hazırlamak en sevmediğim işler arasındadır. Gerçi ben ev işlerinin hiç birini sevmem ama zorunlu olarak bazılarını yapıyorum. Özellikle misafirlerimize kahvaltı hazırlamak benim sorumluluk alanımda. O zaman isteyerek yapıyorum. Onun dışında külfet. Oysa Karatay usulü beslenmede kahvaltı çok önemli. Ve çok çeşitli. Tabi çeşit çok olunca hazırlaması da vakit alıyor. Şimdi bu tip beslenenler veya kahvaltıyı keyifle hazırlayanlar “ ne varmış canım bir kahvaltı hazırlamakta” diyebilirler. Elbette haklı olabilirler. Ama benim için külfet. Ne yapayım ki böyle. Ama neymiş, her külfetin bir nimeti varmış.
Öncelikle kahvaltı hazırlamayı düşünce olarak külfet olmaktan çıkardım. Beynime rica ettim. Bana bu kahvaltıyı çok sempatik, hazırlamasını da şahane bir duygu olarak hissettir dedim. Sağ olsun, beni kırmadı. Artık ne yaptı, hangi organa, hangi duyu sistemine ne tür mesajlar iletti bilemiyorum, şimdilik kendimi iyi hissediyorum. Bu meseleyi hallettikten sonra gelelim kendimde fark ettiğim değişikliklere.
Artık yataktan dayak yemiş gibi yorgun kalkmıyorum. Hatta bir an önce yatar durumdan dikey duruma geçmek istiyorum. İşe giderken kat ettiğim kilometrelerce yol gözümde büyümüyor. Yol boyunca kediler, köpekler, çiçekler, böcekler, deniz dalgaları, rüzgarlarla eyleşerek , lay lay lom ofisime ulaşıyorum. Bu arada fotoğraf paylaşım sitesi hesabım hareketlendi. Fotoğraflar çeke çeke yürüyorum. Üzerimde bir mutluluk ve dinamizm var. Haydi hayırlısı bakalım. Bütün bunlar on gün içinde olduysa ilerisi için umut doluyorum. Bu sabah aynaya baktığımda cildimde bir gerginlik ve parlaklık fark ettim. Ne mucizevi bir on gün yaşamışım. Darısı diğer günlerin başına.
17. gün
Artık yeni beslenme şeklime iyice alıştım. Bu sabah yumurta yemek istemedim. Onun yerine bir kâse süzme mercimek çorbası içtim. Yumurta kadar tok tutmadığını bu satırları yazarken idrak etmiş durumdayım. Sanırım bugün ilk kez buçuk öğün yapabilirim. Ama daha karar vermedim. Belki…( yapmadığımı not olarak belirteyim)
Benimle beraber yola devam eden diğer iki kişinin de durumları pek güzel. Umutlular. Acıkmıyorlar. Kaçamak yapmıyorlar. Şimdilik güzel gidiyoruz.
Dün akşam eve dönerken balkondan seslenen komşum “sen kilo mu verdin” diye sormaz mı? Demek ki artık yavaş yavaş belli olmaya başladı.
22. gün
Hala buçuk öğün ve kaçamak yapmadan yola devam ediyorum. Direksiyondaki usta bir şöför gibiyim. Tüm trafik kurallarına uyarak, hava ve yol durumlarından etkilenmeyerek aracımı ustaca sürüyorum. Benim için ayrılmış yol çizgileri sınırlarını dışına taşmadan seyir halindeyim. Varacağım kasaba henüz uzakta. Yerini sadece harita üzerinde görebildiğim bu kasabaya varmak için biraz daha yol kat etmem gerekiyor.
Baskülüm bugün bana 82.5 kilogram da olduğumu haber veriyor. Sevindirici bir rakam. Bu yolda yüreklendirip destek olanların dışında moral bozmaya çalışanlarla da karşılaşıyorsunuz. Kilo vermeye başladığımdan beri yüzümde kırışlık ve sarkmalar başladığını müjdelediler.
Ben pek kırışıkla buruşukla ilgilenmem. Gençleştirme kremlerine düşkün değilimdir. Sigara kullanmadığım ve cildimin doğal yapısı sebebiyle fazla kırışığım yok aslında. Yaşım gereği neyse o. Haliyle tombik bir surat zayıflamaya başlayınca çökmeler olabilir. Bende ki durum da tam bu olmuş. Zaten bir zaman sonra ideal kiloya geldikten sonra kilo verme duracağı için cilt toparlanma sürecine girecektir diye düşünüyorum. Girmezse de canım sağ olsun.
Ben ara sıra yüz yogası yaparım. İlgilenenler Lourdes’in videolarını takip edebilir. Bir de sabahları yüzümü kurularken havluyu aşağıdan yukarı doğru kullanırım. Sanırım tüm bu yaptığım eylemlerin 53 yaşında az kırışıklı bir cilde sahip olmamda katkısı olmuştur.
Bu arada can arkadaşım Figo’dan güzel haberler gelmeye devam ediyor. O da kasabasına doğru yol alıyor.
28. gün
Yarın tartılmam gerekiyor ancak bu sabah gözüm basküle takıldı. Üzerine çıkıverdim. 80 rakamını görünce şaşırdım. Elbette hafiflediğimin farkındayım. Ancak yaklaşık bir aylık bir sürede 7 kilo bana biraz fazla geldi. Sosyal paylaşım sitesindeki sayfada bu durumu paylaştım. Rahatlatıcı yorumlar geldi. İlk başlardaki hızlı kilo vermelerin daha sonra yavaşladığı, ilk ay su kaybının olduğu gibi… Gerçekten yüzüm ve vücudumdaki şişliklerin gittiğini hissediyorum. Takamadığım yüzüklerimden bazıları parmaklarıma olmaya başladı. Oh.. Yüzüklerime kavuştum.
38. gün
A, aaaa! Gözlerime inanamıyorum.
Baskülümün ibresi 80’lerden vazgeçti, 70’lere göz kırptı. 79,5 kilogram gösteriyor. En son 90 lı yıllarda 70 li kilolarda hatırlıyorum kendimi. Hedefime az kaldı. Kasım ayına kadar 10 kilo vermeyi sanırım başaracağım. Bu arada benim paralel diyetçi arkadaşım da çok iyi yolda. Kazasız belasız yoluna devam ediyor. O da 6,5 kilodan kurtuldu. Diğer arkadaşım da iki kilo verdi. Geçenlerde hep beraber açık büfe kahvaltıya gittik. Malumunuz üzere envai çeşit yiyecekler arasından bize uyan makul tabaklar hazırladık.
Benim giden toplam kilom 7,5 oldu. 7,5 kilo patatesi bir poşete koyun veya şekeri veya fasulyeyi veya unu. Ve karşısına geçip bakın. İşte o kadar zayıflamışım. Siz de kendi giden kilolarınızı bir poşete doldurup karşısına geçip bakabilirsiniz.
45. gün
Bugün güzel bir sonbahar sabahına uyandım. Penceremden hafif ısırgan bir rüzgâr odama doluyor. Enerjik bir şekilde yataktan kalktım, limonlu suyumu içip, hazırlandım ve yola çıktım. İşe gidiyorum. Evimden 15 dakika uzaktaki durağa yürüyorum. Özellikle yapıyorum. Sabah hareket olsun diye. Güneş sarı sıcak ışıklarını yansıtıyor kaldırma. Gölgeme takılıyor gözüm. Geniş kaldırımın üzerine yansıyan görüntüm şaşırtıyor beni. Gölge, bel kavisi belirgin olan bir kadına ait. Şaşırıyorum. Aynalarda pek bu kadar belli olmuyor ancak gölge detaysız sadece vücut hatlarını belirterek yansıttığı için şeklinizi çok daha rahat görebiliyorsunuz. Bel oyuntum varmış benim.
55. gün
Hayallerinin kasabasını arayanlar peşime takıldı geliyor. Alt kat komşum, yakın iki arkadaşım artık Karatay usulü beslenmeye başladılar. Önce fazla kilolardan kurtulup, kasabalarını bulacaklar sonra o kasabada seçecekleri bir evde yaşamlarını devam ettirecekler. Bir başka arkadaşım da diyetisyene gitmesine rağmen benim beslenme şeklimi uygulamaya başladı. Herkes mutlu.
Bu arada ben uzun yıllar sonra 78 kiloya ulaştım. Kasabam uzaklarda hayal meyal görünmeye başladı.
80. gün
Hedefim olan 10 kiloyu vermeyi başardım. Artık 77 kiloyum. Ancak biraz daha devam etmeyi planlıyorum. Yılbaşına kadar birkaç kilo daha vermek istiyorum.
Kasabama yerleşiyorum
İyi ki kilo almaya başladığım zaman dar gelen bazı kıyafetlerimi bir yerlere vermemişim. Yeni kiloma göre giyebileceğim eski kıyafetlerimi tekrar çıkarıp geniş olanlarla yer değiştirdim. Kendim için yapmak istediğim bu zayıflama serüveni benime beraber çevremdeki birkaç kişiye de örnek olup kilo vermeye başladıkları için çok mutluyum. Kasabama yerleşiyorum. Ve artık burada yaşamak istiyorum. Eski günlerime döneceğimi sanmıyorum. Figo benden sonra başlamasına rağmen 15 kilo vererek sağlığındaki olumlu gelişmeler için her gün bana teşekkür ediyor. Tansiyon sorunu artık onu rahatsız etmiyormuş. Ben sadece aracıyım. Esas teşekkür Hocamıza. (Figo da kitap fuarında Canan Hocayla tanışıp kitabını imzalattı.) Alt kat komşum verdiği beş kilo ile kızının nişan törenine hazırlanıyor. Diğer arkadaşım ise eklem ağrılarının hafiflediğinden bahsediyor. Sevinçliyim. Daha ne olsun?
Kitap fuarında çok hoş bir sürpriz beni bekliyordu. Canan Karatay Hocamız ile imza günlerimiz aynı tarih ve aynı saatlere denk geldi. Üstelik standlarımız arasında da çok az mesafe vardı. Elbette yanına giderek tanışmak ve kısa bir sohbet etme imkânı buldum. Teşekkürlerimi şahsen ilettim.
Yazının sonunda söylemek istediğin birkaç şey var. Ben bu beslenme sistemiyle 10 kilo vermeyi başardım. Bazen çok hızlı bazen de çok yavaş kilo verilebiliyor. Örneğin son ay, bir kilo verebildim. Vücut bazen beklemeye geçip birden bire birkaç kilo birden verebiliyor. Ümitsizlik olmaması gerekir. Kilo vermeyi çok isteyip bir türlü başlayamayanlara önermek, yaşadığım süreci anlatabilmek için bu yazıyı yazdım. Umarım isteyen herkes başarır.
Sevgilerimle…
Oya ENGİN/15.11.2015, İstanbul
Cok güzel bir yazı olmuş.Teşekkürler.
Awesome post.
Greetings! Very helpful advice in this particular article!
It’sthe little changes that produce the greatest changes.
Thanks a lot for sharing!