Sarı yaz derim ben Ekim ayına. Palamutun yağlısı, denizin durgunu, güneşin kızgınlığının geçmesi, ağaçların soyunmasıdır Ekim.
Sonbahar ve kış mevsimine girerken, çok vedalar olur. Tatlı yaz aşkları bitiverir aniden. Giyimindeki özgürlükte biter, bir tişört bir pantolonuna ayaklarındaki terliklere yavaş yavaş hırkalar, çoraplar, ayakkabılar ilave olur, kumaşlar seni sarar sarmalar . Yatak takımları değişir. Kalınlaşır örtüler. İnsanlar gibi evler de giyinmeye başlar. Yıkanmış, kışa hazırlanmış halılar serilir.Çatılar, duvarlar, derlenir, toplanır, boyanır. Tatiller biter. Yazlık evler kapatılır. Tersine göç başlar. Anneanneler, babaanneler, dedeler evlatlarına, göz bebekleri torunlarına veda ederler.
Doğa utanır, soyunmadan önce kızarır. Ağaçlar bedenlerini çıplaklığa teslim etmeden önce sunar meyvelerini evrene. Sonra veda eder gider. Bazıları ebediyen, bazıları ise yeniden ilk yaz günlerine kadar uyur.
Deniz de durulur. Yorulur yaz trafiğinden, geleninden, gideninden. Sakinleşir, Ekim gelince o da dinlenmeye çekilir. Ta ki eskilerin tabiriyle Kestane Karası fırtınalarına kadar. Sonra tut tutabilirsen. Önce biraz izin verir balıkçılara. Palamut, lüfer, iskorpit, hamsi, kefal sunsun insanlara diye. Deniz de sevinir. Bereketini evrenle paylaşır. Kendine iyi davranılmasını umarak.
Balık zamanı gelsin ki evlensin gençler. Ekim ayından sonra evlenen çok olur. Ufak tekneli balıkçı reisleri Ekim den sonra yaparlar düğünlerini çoklukla. Heyecanla bekler gençler yavuklusuna kavuşmak için Ekim ayını.
Bazıları için yorucudur Ekim ayı.
Kadınlar çok yorulur. Kışlık yiyecekler hazırlarlar. Turşular, salçalar, reçeller yaparlar. Yorulurlar ama sevinirler. Çocuklarına soğuk kış gecelerinde tarhana çorbası yedirecekleri için. Anne elinin lezzetini yaşamlarının her anında hatırlamaları için. Evlendikleri zaman oğullarının karılarına “güzel olmuş ama anneminki gibi olmamış” demeleri için. Sabırla beklerler Ekim ayının gelmesini. Gelsin ki anne emeği değsin her yere. Büyük şehirlerdeki yakınlarına göndersinler ki memleket ürünlerini, denkleştirsinler gurbettekiler bütçelerini.
Ekim’i bekler bazı yaşlılar. Sıcak günlerinde gezemedikleri, sokağa çıkamadıkları, tatile gidemedikleri için. Sarı yaz onların mevsimidir. Sahil kasabaları bir başkadır sarı yaz zamanı. O eski kavurucu sıcaklar yoktur. Geceleri rahat uyunur. Hatta biraz üşünür bile. Yaşlılar Ekim’ i bekler. Mutlu olmak için.
Ekim ayını severim. Ekim ayı sıcak rüzgarlar, ılık bir güneş, sararmaya yüz tutmuş çayırlar, güneşe bırakılmış biber, patlıcan, temiz bir bez üzerine serilmiş tarhana, kocaman bir tepsiye doğranmış salçalık domates, yıkanmak üzere çıkarılmış hırkalar , yaz mevsiminden sıkılma, kütüphaneyi yeniden gözden geçirme, ağaçlıklı yerlerde gazellerin üzerinde yürürken hışırdama, ahmak ıslatan yağmurları ve ardındaki toprak kokusu , kışı özleme benim için. Okula yeni başlamış çocukların artık ailelerinden vazgeçip okul denen büyülü dünyaya kendini teslim etme zamanı Ekim. Birde iki çile yün alarak asla bitiremeyeceğim bir örgüye başlamak demek .
Ben Ekim çocuğuyum. Severim Ekim ayını, Ekim insanlarını. Çekerler birbirini, gizli bir köprü vardır aralarında. Hissederler Ekim’lileri.
Severim Ekim insanlarını. İnsanlıklarını. Adildirler genellikle. Halklar ve haklarladır meseleleri.
Hoşgeldin Ekim; bolluğunla, bereketinle, sıcaklığınla hoşgeldin.
Oya ENGİN/Eylül 2012
Son Yorumlar