Gerçek İstanbul’luluk…

Nerelisin hemşerim?

Bu soruyu genelde  yaşadıkları şehre sonradan gelip yerleşen ve yerleştiği yerde de kendine bir tanıdık, şehirdaş arayan insanlar sorar.. Bu soruyu pek sevmem.. Hemşericilik kavramından da hoşlanmıyorum…İnsanların sırf aynı yöreden ya da aynı şehirden gelmeleri dolayısıyla birbirlerini kayırarak ayrıcalık tanımalarına karşıyım.. Bir çok kişinin bu sebeple haklarının yendiğine bizzat şahit olup isyanlar ettiğim çok olmuştur… Bizler kuşaklar boyu İstanbul’luyuz… Sosyal paylaşım sitelerinden birinde  ” Gerçek İstanbul’lu” ların yaptığı ve aşina olduğu şeylerin listesini görünce değerli okuyucularla paylaşmak istedim….Yazı biraz uzun..Ancak okudukça sizi içine çekiveriyor…

Ben 50 yıl öncesini hatırlıyorum…En çok gazoza leblebi atıldığını okuyunca gülümsemekten kendimi alamadım.. Şehzadebaşı  sinemalarında ailece film  izlerken babam bize hep loca bileti alırdı… Dört kişilik  ailemiz bu locada film izlerdik… Mutlaka  sade gazoz alınır ve içine sarı leblebi atılarak içilirdi… Şimdiki sinemalarda  localar yok ya da benim gittiğim salonlarda yok.. Şimdi ” Aşk Koltuğu” yapmışlar…İki kişi oturuyor, sarmaş dolaş  film izliyor…  Birde kocaman nerdeyse bir leğen büyüklüğünde patlamış mısır alınıyor haşır haşır ses çıkararak ve de berbat bir koku yayarak  film izleniyor..

 

Gerçek İstanbul’luyum diyorsanız  geçmişe doğru keyif dolu  bir yolculuğa davetlisiniz….

(Tarık Gürtunca’dan alınmıştır)
Çok güzel bir yazı..Lahmacun Öncesi (LÖ) İstanbul’u anlatıyor..Okumanızı öneririm..
Kimlere İSTANBULLU Denilebilir..?
Şimdi yazacaklarıma , bazı genç dostlarımız gücenecek belki  amma İstanbul’ u iyi tanıyan ağabeylerine sorduklarında  bunların  gerçekten doğru  olduğunu öğrenecekler ve bana hak vereceklerdir. Yerlisi olan bizler bile, tam olarak saramamışken  bu güzel şehri…….!  Bir defa,isimleri:Vasili-Yani-Taki-Aleko-Yasef-Dikran-Anastas-Rober-Akabi-Raşel-Serkiz-Sofia-Agop-Koço-Bedros-Jirayr-Hera- Niso- Leon- Aldo- Mengü-Kaplan- Lazar-Jizel-  Mişon –Petro-Sümbül-Maria-Daniel-stefani-Josef,Kiça-Mardiros-Eleni– Vs, gibi ekalliyet denen, İstanbul yerlisinden arkadaşları olmamış….onlarla  Sinemalarda, Kahvede,maçta ,Tavernalarda,okullarda,hatta cenazelerde, beraberce ağlayıp,onlarla birlikte gülmemiş dostlarımız, İSTANBULLU sayılamaz.Neden..? zira, bu yukarıda  saydığım İstanbul un yerlisi olan  isimlerin,çoğunun,  anne ve babası da, arkadaşları olan,Ahmet-Mehmet-Yaşar Leyla-Hatice-Gönül vs.isimli  çocukların, Annesi ve Babası ile, dostluklar kurmuş insanlardı…! Bu dost insanlarla yakınlığın derecesini, anlatabilmek için Çarşıkapı semtinde oturanların,sık sık anlatığı anılardan bir tanesini paylaşalım. Komşuları olan,  NAZİK MARAKUR isimli, yaşlı bir ERMENİ hanım varmış,O semtin anası gibiymiş,semt sakinleri Sinemaya veya bir başka geziye giderken,çocuklarını Nazik Marakur a bırakırlarmış.Olayı yaşayan yakın akrabalarım anlattı ,bana da…..Çok güvenirlermiş kendisine…..sonraaaaaaa……… Küçüksu’da kurulan,koca koca  Mısır Kazanlarından, Alibeyköyün, sütlü kaynamış mısırlarından yemek nasip olmamışsa,Çengelköy  salatalığını, bostanından koparıp tatmamış veya “Çengelköy’deeennn” diye bağıran, satıcısından almamışsan  ,Çamberlitaş daki Turşucu Şükrü’den Nefis Turşular alıp ,acılı Turşu suyu içememişsen.Bozanın hakikisini ,VEFA Bozacısından tadamamışsan,Sırtta, askı ile Yoğurt satan Yoğurtçunun, SİLİVRİ  KAYMAAAAK deyişini, duyamamış ve O yoğurdun KAYMAĞINDAN yiyememişsen (hem de bedavadan)KADIRGA’nın simit fırınından meşhur  HALKA’nın lezzetini tadamamışsan,ESKİ GALATA KÖPRÜSÜ altında, Balık ekmek yeyip de, ARJANTİN içmemişsen, veya O köprünün ,sabah 04 civarında (bacalı vapurlar geçebilsin diye)açılışını görememişsen,Bayramlarda, çocukları giydirmek için MAHMUTPAŞA dan alışvriş yapıp ,o zevki tatmamışsan,Sirkecideki BÜYÜK POSTAHANE de Randevulaşamamışsan,Beyoğlundaki, ATLAS-SARAY-LALE-EMEK-YENİ MELEK-ALKAZAR-LÜX*ELHAMRA Sinemalarında Filim seyretmemişsen,Meşhur KANLICA yoğurdu yememiş isen, Bayramlarda,Kadırgadaki, CİNCİ meydanında kurulan eğlence yerinde,üç tekerlekli bisiklet kiralayıp doya doya gezememişsen,orada satılan Pamuk helva ve Şam tatlı yiyememişsen,küçük bir çubuğa sarılan,rengarenk macunlardan tadamamışsan,Avrupa yakası Banliyölerini..SİRKECİ’den Başlayarak, GAZLI ÇEŞMEYE kadar .Anadolu Yakasının banliyölerini ise, HAYDARPAŞADAN başlayarak, TUZLA İÇMELER e kadar, sırası ile  ezberlememişsen….GÜLHANE Parkını doya doya gezememişsen, Pierloti Caddesinin o güzel parke taşlarından oluşan, Ağaçlıklı yolundan yürüme zevkine varamayıp,PierLOTTinin kahvesinde HALİÇ in Tarihi görüntüsünü,yine Gülhane parkında, Karagöz Hacivat oyunu seyredememişsen ,Çiçek pasajının,BİRA FIÇILARININ  masa diye kullanıldığı günleri görememişsen  ve de o FIÇILARIN üstünde BİRA içmemişsen,Pasajın, Meşhur ŞEF  GARSON’u,  ENTEL CAHİT ile sohbet edememiş,veeee……  Beyoğlu’nun simgesi, Çiçek Pasajı’nın en güzel ‘çiçeği’ … parlak kırmızı rujlu akordeoncu kadını Madam Anahit’i dinleyememişsen , Tepebaşı çocuk tiyatrosunun zevkine varamamış,3  FİLİM bir arada seyretmek için FELLİK FELLİK sinema aramamışsan ,Sulukule de Çingene varieteciler  ile haşır neşir olmamış,ve oradaki çiş kokan evleri görmemişsen,Haydarpaşa –Pendik(veya Sirkeci-Yeşilköy) seferi yapan,KARA TREN Lokomotifinin,bacasından çıkan siyah  dumanın, kurumlu  isine, bulaşmamışsan,Kara trenin içinde kovalamaca oynamamış,Kara Trenin DÜÜÜÜÜT  DÜT ve ÇUF ÇUF ÇUF ÇUF sesini taklit etmemişsen,Kumkapı da rakı sofrasına..dostça oturup yine dostça kalkmamış akşamcılardan isen,Moda daki KOÇO yu tanıyamamış ve nefis mezelerinden tadamamış dostlarımızdan iseniz,  İstanbullun yerlisi sayılmazsınız. Kapalı çarşının tüm kapılarından girip çıkmamış,Tahtakale , Sirkeci ve Beyazıt  arasında bulunan o gizemli eski iş HAN ların en az 10 tanesinin adını ezbere bilemeyen ve o HANlarda  özellikle hangi esnafın bulunduğunu öğrenmemiş,Taksim Eftalafos Kahvesinde Nargile içmemiş veya içenleri seyretmemiş dostlarımız,Beyoğlundaki  meşhur,genelevi olarak bilinen  Abanoz sokağını,yüksek kaldırımın sosyetik aşiftelerini  tanımayan,Yeşil çam sokağının eski halini,oraya yakın aport da, rol teklifi bekleyen Figüranların, Kıraathanelerini bilmeyenler ve oralardaki  sohbetlere(bir defa bile olsun) şahit olmamışlar,Tepebaşındaki Müzisyenler Kahvesini ve organizatör  SARI Orhanı bilmeyenler?.Sarıyer sahilinde balık,Pendik Hilmi Gazinosunda Plaki yememiş olanlar? Suadiyedeki SÜREYYA,Yeşilköydeki FLORYA  plajında deniz e girememiş?Adaların tümünü, Vapurla gezememişsen,oralarda,FAYTON sefaları yapmamışsan KARTAL’dan Adalara RİNG seferi yapan,Yandançarklı,NEVESER- HALEP ve BASRA gemilerinin güvertesinde kurulan ,kısa mesafeli  Çilingir sofralarında,günün yorgunluk gideren KAHKAHALARINI atmamışsan , Dört motorlu Pamela’yi seyretmemis veya isitmemissen,Tüccar  servisi de, denilen,Saat 18.45 de Sirkeci den CADDEBOSTAN a giden vapurun kıç kısmında, ,kurulan mini, Rakı sofrasında, Çaycının getirdiği, küçük çay bardağı ile, rakı içememişsen,Bebekte ki,Gaskonyalı Tomayı  ve Bostancı da Saksonyalı Vedat ı tanımamış, ve Yeşilköydeki ANCELO Tavernasında nara atıp SIRTAKİ oynamamışsan, RÖNE parkına gitmeyip, MÖSYÖ RÖNEYİ tanımamışsan,Mısır Çarşısındaki (1901yılında işletilmeye açılmış) meşhur PANDELİ lokantasını bilmiyorsan,Ortaköy deki. LİDO yu duymamışsan,Anadolu yakasında oturup da,Beyoğlunda bir yerlere takılıp, Gece yarısı eve dönerken Üsküdar a gitmek için KABATAŞ Araba vapurunun ,saatinin gelmesini beklediğin sıralarda,seyyar satıcılardan,SUCUK ekmek-Tükürük Köftesi  ve Tereyağlı Nohutlu Pilav yemediysen, EMİRGAN Çay bahçelerinin eski güzelliğini göremeyip,Nefis Emirgan Çayını yudumlamamış,SARIYER in meşhur Börekçisinin Lezzetli Böreklerinden tadamamışsan,İstanbuldaki Tüm Camilerde, EZAN ı,Vaktine göre, MAKAMINDA ,güzel sesler tarafından okunduğunu duyamamışsan, Rahmetli Sanat güneşimiz ZEKİ MÜREN i  Gar gazinosunda, Bebek Belediyede veya Taksimde ki, Meşhur (nam ı diğer, GAZİNOCULAR KRALI)FAHRETTİN ARSLANın, MAKSİM GAZİNOSUNDA izleyememişsen,YAZ geceleri,hemen hemen ,her semtte açılan Yazlık sinemalarda ,Tahta sandalyelerde oturup,Filim seyederken,Nefis Gazozların içine Leblebi atıp da  Gazozu öyle içmemişsen.Ayni sinemalardaki gece KONSERLERİNİ zevkle seyredip,arasıra da, kaçak girmemişsen ,Gs lısı FB lisi,BJK lısının ,kendi mahallelerinde toplanarak, DERBY maçlarına,Dostça arkadaşça ve neşe içinde gitmelerine şahit olamamışsan ,Bilet bulamayıp da, maça giremediğin zaman,GAZHANE sırtlarından maçı seyretmemişsen.Galatasaray’ın şirin AMİGOSU KARINCAEZMEZ ŞEVKİNİN ,SARI KIRMIZI kıyafeti ile görülmeye değer Şovlarını  görme imkanı bulamamışsan ,CAN BARTU nun BASKETBOLU’ da mükemmel  oynadığını(Milli bile olmuştu) duymamışsan,İstanbul Mahalli liginde oynayan,EMNİYET-ADALET-YEŞİLDİREK-VEFA-KARAGÜMRÜK-BEYOĞLUSPOR u da bilmiyorsan,bu takımları Mithatpaşa stadında seyretmemişsen…. Elmadağdaki,Notre dame de sion Fransız kız okulu önünde,kız araklama teşebbüsünde bulunmamışsan,Beyoğlundaki Atlantik de, Sosili ve Amerikan(RUS) salatalı Sandviç yerken, Bira yudumlamamışsan,İmam sokaktaki meşhur Çağlayan saz a gitmemişsen,yine Beyoğlu Rebul eczanesinden Limon veya Levanta  kolonyası almamışsan,Bakara dan İskarpin alıp,Gömlekçi Daniş de ısmarlama gömlek diktirmemişsen,Galatasaray daki Zara dan, giyim aksesuarı almamış veya o nefis vitrinleri seyredememişsen,Meşhur şapkacı PEPO yu tanımadıysan,Kadıköydeki,Kurbağlı derenin o meşhur kokusunu da duymamışsan, İstanbullu   sayılmazsın.. İstanbul Hilton da,Ümit Aksu Orkestrası ve Ayten Alpman ile veya Şerif Yüzbaşıoğlu orkestrası ve ŞENAY ile.Tarabya Otelinde Özdemir Erdoğan eşliğinde 5 çaylarında bulunamamışlar,Adamo’yu,Peppino di capri’yi , Luis Alberto Del Parana ve  orkestrası LOS PARAGUAYOS’u, Kervansaray da ,Roberto Loranoyu ,Taksim Belediye Gazinosunda dinlemek şansına sahip olamamışlar,ÇİROZ u 2 kuruş a, Balık pazarından alıp yiyememiş veeeeeeee…Haliç de Torik balığı yakalayıp Lakerda yapmamış olanlar,bırakın,yakalayıp da  yapmayı ,Camekanlı ,Seyyar LAKERDACILARDAN Lakerda alıp da rakı sofrana koymamışsan,BOMONTİ BİRA BAHÇESİ ile tanışmamışsan, Beyoğlundaki İNCİ pastahanesinde Porifiterol, Saray Muhallebicisinde Tavuk göğsü tatmamış ,Meşhur Baylan dan “KUP GRİYE” yememişsen,Taksim İşkembecisinde,nefis TUZLAMA’nın tadına bakamamış  ve de Balattaki meşhur işkembecileri bilemeyen  dostlarımız, sadece  istanbul da yaşayanlar ,diye tanımlanırlar?.. Mithatpaşa stadının önünde,ATLI Polislerle tanışamayanlar.”Mini mini VALİMİZ(F.Kerim GÖKAY) ne olacak halimiz” i, meşhur AKORDEON u ile seslendiren, CELAL ŞAHİNİ,Konserde  dinleyemeyenler, LEFTERİ-TURGAYI-BABA RECEBİ-CAN ı ve METİN OKTAYI,Mithatpaşa stadında seyredememiş olanlar,para az olunca,MAÇI, Duhuliyeden,hiç olmayınca ,Gazhane sırtlarından maç seyretmiş olmayanlar,DÜNYA ŞAMPİYONASI için,yine ,Mithatpaşa stadında kurulan Güreş minderlerinde, 8 siklette Dünya şampiyonu olan SERBEST GÜREŞ Milli takımımız aslanlarını ,Yaşar Doğu..Hamit Kaplan..Müzahir sille ,Celal Atik  diğerlerini göremiyenler,AMERİKANIN TOP CAMBAZLARI OLAN,Harlem Globtroters basketbol takımının gösterisini ve Buz revüsünü Spor ve Sergi sarayında seyretmemiş olanlar,Tramvay a asılarak seyehat etmeyen,Beyoğlunun o gizemli Apartmanlarının içini, merak saikası olarak da olsa, gezmemiş olanlar,Beyoğluspor Klübünün,İstanbullu  Rumlara ait bir Lig takımı olduğunu  bilmeyenler ,Ramazanlarda oruç tutanın, tutmayanın, nasıl kardeşce yaşadığını tatmamış olanlar,Beyoğlu Ağacami de her hafta Mevlüt okunduğunu ve Mevlüt şekeri almak için rum,ermeni musevi sınıf arkadaşlarının, nasıl da muzipçe oyunlar yaptığını  görmeyenler  ve bu  anlattıklarıma Daha binlerce ilave olacak İstanbulun özelliklerini bilmeyenler ,İSTANBULLUYUM diyemezler?..yani  kısaca..Heybelide mehtaba   çıkmamışsan, Kalamış dan bir tatlı huzur almayı  denememişsen, Boğaziçinde ki ,şen gönüllere uzanamamışsan?AŞİYAN Yollarından SEVGİLİNE seslenememişsen, veeee  ..Aşk yuvası Çamlıca da , sevgilinle birlik de bir  İZ bırakmamışsan… İSTANBULLUYUM diyemezsin?.. sadece, İstanbulda yaşıyorum veya yaşadım  diyebilirsin. Yukarıda yazdıklarımın bir çoğu ile, haşır neşir olmuş arkadaşlarımız da ,gerçekten  İstanbulun yerlisi sayılıabilir. Gerçek İstanbulluların ,bu anlattıklarıma, mutlaka yüzlerce ilavesi olacaktır.Yazın buraya, yazın  ki, biz de,Güzel İSTANBUL  hakkında,bilmediklerimizi  öğrenmiş olalım. İstanbul, böyle İKİ bölüm ile anlatılacak bir yer değildir.  Eski İSTANBULLU ,Bir Bayan okurum da şöyle yazmış; Ben kimim? Hera, Niso, Leon, Aldo, Mengü, Kaplan, Lazar,Jizel, Yeşilöy’de birlikte yaşadık. Çengelköy salatalığı kapının önünden geçerdi. Salatalık “Çengelköy’deeennn…” diye satılırdı.Gülhane parkında babamı sivil polis sanıp, yemeklere çok az ücret almışlardı.Moda’daki Koço uzaktı, bizim Röne parkımız, Mösyö Röne’miz ve Ancelomuz vardı.İst.Kız Lisesi ve Hukukta okurken, çarşıyı çok gezerdik ama hanların adını hiç merak etmedik.Süreyya plajında değil ama Florya plajlarında denize girerdik. MERAL DÖŞEMECİLER….. İstanbul’un pek çok dilde de farklı isimleri bulunuyor. Grekçe: Vizantion  –   Latince: Bizantium, Antoninya, Alma Roma, Nova Roma Rumca: Konstantinopolis, İstinpolin, Megali Polis, Kalipolis Slavca: Çargrad, Konstantingrad Vikingce: Miklagord Ermenice: Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli Arapça: Bizantiya, el-Mahsura, Kustantina el-uzma Selçuklular zamanında: Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye, Stambul Osmanlıca: Dersaadet, Deraliyye, Mahrusa-i Saltanat, İstanbul, İslambol, Darü’s-saltanat-ı Aliyye, Asitane-i Aliyye, Darü’l-Hilafetü’l Aliye, Payitaht-ı Saltanat, Dergah-ı Mualla, Südde-i Saadet TAHTAKALE: Sözlük anlamı ‘kale altı’ olan Taht-el-kale’nin bozulmasıyla Tahtakale’ye dönüşen semtin, Mercan ya da Beyazıt dolaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağı kotunda yer aldığı için bu ismi aldığı tahmin ediliyor. AŞİYAN: Günümüzdeki ismini şair Tevfik Fikret’in burada bulunan, Farsçada kuş yuvası anlamına gelen ‘Aşiyan’ isimli evinden alıyor. OKMEYDANI: Fetih Ordusu kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta geçirmiş. Semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmış. ŞAŞKINBAKKAL: Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkânı açıldığını görenler, burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala “şaşkın bakkal” yakıştırması yaptılar ve artık böyle anıldı PENDİK: Bizans döneminde kullanılan Pantecion (Pantiki) ismi “her tarafı surlarla çevrili” anlamına gelir. Çoğu kaynaklar Pendik kelimesinin duvar anlamına geldiğini ve İstanbul’a egemen olan devlet ya da hükümetlerin doğudan gelecek saldırıları önlemek için burayı bir savunma hattı olarak kullandıklarını kaydederler. ÇATLADIKAPI: Bizans zamanında yapılan surların Sidera adı bir verilen kapısı, 1532 tarihinde meydana gelen depremde çatlayınca, hem semt hem de kapı Çatladıkapı olarak anılmaya başladı. ÇENGELKÖY: Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için isminin buradan geldiği tahmin ediliyor. VELİEFENDİ: Hipodrom bir zamanlar Şeyhülislam Veli Efendi’nin sahibi olduğu topraklar üzerinde kurulduğundan semtin adı Veli Efendi’yle anılıyor ÇIKSALIN: Güzel manzaralı, geniş bir çevreye hakim olan bölgeye, halk arasında “çık, salın” denilmeye başlandı. ÜMRANİYE: Semtin ilk adı ‘Yalnız Selvi’. Tarihi kaynaklara göre Ümraniye’ye ilk yerleşenler Frigya’lılar. Çam ağacını kutsal kabul eden Frigyalılar küçük ve Büyük Çamlıca’ dan başlayarak Alemdağ ve Kayış Dağı’na kadar bütün araziyi çam ormanlarıyla donatmışlar. Arapça kökenli Ümran sözcüğünden gelen Ümraniye’nin anlamı kalkınmış, gelişmiş, bayındır yer demek. ÜSKÜDAR: M.Ö. 7 .yy ‘da bir Grek kolonisi olarak kurulan Halkedon’un (Kadıköy) iskelesi ve tersaneleri, bugünkü Üsküdar’ın yerleştiği alanda bulunur ve buraya Hrisopolis (Altın Şehir) denirdi. Yörenin bu adla anılması çeşitli biçimlerde yorumlanıyor. Pers işgali sırasında Anadolu Yarımadası’ndaki kavimlerden ve halktan vergi olarak toplanan altınlar buradaki hazinelerde saklandığı için yöreye bu adın yakıştırıldığı söyleniyor. Bir başka yoruma göre de Agamemnon’un oğlu Krizes kaçarak Anadolu’ya gelmiş ve Üsküdar’da öldüğü için şehir onun adıyla anılmış. Kimileri de, günbatımında evleri karşı yakadan yaldızlı gibi göründüğü için Üsküdar’a Altın Şehir adının verildiğini söylemektedir. Üsküdar adıysa, kimi kaynaklara göre Farsça ‘ulak’ anlamına gelen ‘Eskudari’ den türemiştir.
Turgay Tezcanlı
 

 

 

 

 

3 comments on “Gerçek İstanbul’luluk…

  1. Sebahat dedi ki:

    Oya ;

    Tophane Hacımimi mahallesinde dogup,evimiz 4 katlı rumlardan alınmıştı.Hem de cami ile kilesenin yanyana oldugu çıkmaz sokagın için de oturuyorduk.Tepebaşı gazinosu,karabaş sineması veaçık çaybahçesi şuan belediyenın özurlu binasının bulundugu yer,bogazkesen ekmek fırınından ramazanda ablamla pide kuyruguna girerdik (7 yaşlarda )Kumbaracı yokuşu ,okçumusa ilkögretim okulu busokaklar eski koca arnavut taşlarla döşeli şimdi küp taşlarını döşemişler güzelligi kaybolmuş,İstiklal caddesin de akşam üzeri ailece yürüyüşo zamanlar araçların ve tranvayın geçtigi dönemler,saray muhallebecisi ,atlas sineması locada ailece sinema seyretmek,en güzeli arada alınan frıgobuzhoşuma giderdi.gülhane parkına hafta sonları gidişimiz ,sarayburnuna çay içmeye gitmeler daha neler neler acaba ben istanbullu sayılabilir miyim soruyorum.?

  2. Mahmure Erten dedi ki:

    Tarık Güntunca’nın ellerine sağlık harika bir yazı yazmış! Oya hanım da bize bunu sunmuş ve okuyabildik teşekkür ederiz. Benim naçizane söyleyeceğim tek şey, nerelisin hemşehrim diye sorabilirler bunu anlayabilirim de, memleketlerinden göç edip dünyada eşi benzeri olmayan güzelliklere sahip olan bu şehre gelip yerleşirler ama kendi memleketlerini İstanbul’un içinde yaşatmak isterler işte ben bunu bir türlü anlayamamışımdır!

  3. yurdanur dedi ki:

    Oya,cım çok teşekkür ediyorum zaman tüneline girdim biranda hemen hemen hepsini yaşadım desem bana bile masalmış gibi geliyor.Ortaköy Beşiktaş çocukluk semtim annem İ.T.Ü çalıştığı için oyun yerim dekanlık bahçesi çoğunlukla Ortaköy deki evimiz Enver paşanın köşkünün bitişiği torunu Şaziye okul arkadaşım,ev desen vapur güvertesi gibi tüm Marmara önümüzde sonra Cihangir gene manzaralı unutamadığım uzun yıllar oturduğum yer.Etilere,Suadiye ye İçerenköye geçiş bana bile şaka gibi geliyor şimdi.anlatsam sayfalar almaz birde hem hayatı hem Istanbulu seyretmetim yaşadım bir bir tekrar bu yazıyı yayımladığın için sana gönül dolusu sevgilerimi yolluyorum…….