Çocukluk yıllarında okumuş olduğumuz kitapların ilerleyen yıllarda hayatımıza yön verebileceğini hiç düşünemezdim…Yıllar önce okuduğum erguvan ağaçları hakkında yazılmış romanlardan sonra şimdilerde her Nisan-Mayıs aylarında da gözlerim İstanbul Boğazı’nın iki yakasını süsleyen pembe morumsu bu ağaçları izler ve bu ağaçları konu alan romanlardaki hikayeleri arar hatta o olayları yaşamak isterim…
Bahar aylarında İstanbul Boğazını süsleyen erguvan ağaçları İstanbul”un simgelerindendir…Bizans İmparatorluğu erguvanların açtığı tarihte kurulduğundan imparatorluğun resmi rengi erguvan rengiymiş.. Bu büyük kentin imparatorları Büyük Sarayın mor odasında doğarlar ve hükümdarlıkları süresince de erguvan rengi kaftanlar giyerlermiş…Tarih kitaplarının yazdığına göre o dönemlerde yasal olarak bu rengi sadece imparatorluk ailesi kullanabilirmiş…
Bir memlekette erguvan ağaçları açtıysa eğer o memlekete artık ilk bahar gelmiş demektir.. Bizans”tan beri süregelen bu serüvenle tüm doğa katliamlarına , bilinçsiz yapılaşmaya ve ağaç düşmanlığına rağmen her ilk bahar mevsiminde İstanbul Boğazının dağını taşını az da olsa halen erguvan ağaçları süslüyor…
Gençlik yıllarımızda okuduğumuz kitaplarda, izlediğimiz filmlerde insanlar hep uzun yıllar görüşmediği kişilerle senede bir gün bir yerlerde buluşmak üzere sözleşir , her yıl aynı yerde ve tarihte buluşur ve eğer o buluşmaya gelinmediği takdirde gelmeyenin ölmüş olduğuna kanaat getirilirdi…
Bugün için , bu teknolojik imkanlarla oldukça komik ve şaşırtıcı gelebilecek o buluşmayı ben hala uyguluyorum..Çok sevdiğim ama ne yazık ki hayat şartları sebebiyle yüz yüze çok az görüşebildiğim bir dostuma erguvanlar açarken randevu veriyorum ve her yıl erguvan zamanı gelince İstanbul Boğazının nadide bir köşesinde buluşup bir fincan kahve eşliğinde hasret gideriyoruz…Hem birbirimizi görüyor, sohbet ediyor hem de buluşmamıza masalsı bir lezzet katıyoruz.
Erguvan ağacının İstanbul için ne kadar önemli olduğunun artık bir çok insan farkında… Boğaz kıyılarındaki yapılaşma sebebiyle bu gün bir çok ağaç kesilmiş durumda ama insanlar yeniden bir ağaç dikme fırsatı buldular mı mutlaka bir erguvan fidanı dikiyorlar…Bu duyarlılık sebebiyle inşallah bir süre sonra dünyanın incisi boğaz kıyılarımız bahar aylarında yeniden eski pembemsi mor görüntülerine kavuşacak…Umutla bekliyoruz…
Birkaç girişimcinin yaptığı kişisel tekne turları, bazı yerel yöneticilerin yaptığı fidan dikme törenleri dışında , hem bu ağacın yaşaması ,hem yetiştiği coğrafyaya kattığı özel önem ve tarihi anlamı sebebiyle, hem de İstanbul Boğazının güzelliklerini (ne kadar kaldıysa) tüm insanlarla paylaşmak adına İstanbul Boğazı bir uluslararası “Erguvan Festivali”ni artık hak etmiyor mu?
Son Yorumlar