Ofisimde çalışıyorum. Kapıda bir kadın belirdi. Elinde taşıdığı poşetleri kapı ağzına bırakıp cep telefonuna bakarak,
KADIN: Merhaba, burada bir ….atölyesi varmış?
BEN: Evet, yan binada.
KADIN: Sağolun, dedi ve gitti. Beş dakika sonra geri geldi.
KADIN: Pardon, atölyeyi bulamadım. Sokağın başından beşinci binaymış.
BEN: Evet, (çabucak binaları zihnimden saydım.) beşinci bina yanımızdaki. Kadın adresi bana okudu. Evet tam da yan bina.
KADIN: Burada çatı katı yazıyor.
BEN: Çıktınız mı çatı katına?
KADIN: Oraya mı çıkmam gerekiyor?
BEN: (İçimden; bir zahmet, iyi olur) dışımdan; çatı yazıyorsa oraya bakmanız gerek.
KADIN: Öyle yapayım bari.
Kadın gitti.
Bir süre kamera falan bekledim, ama yok. Şaka gibi . “Belki de insanların böyle tuhaf şeylere nasıl tepki verdiklerini falan ölçüyorlardır” dedim ama yok.
Kadın geri gelmedi. Demek atölyeyi buldu.
Ertesi gün, hemen hemen aynı saatler…..
Kadın tekrar geldi.
KADIN: Merhaba, ben dün gelmiştim.
BEN: (İçimden, nasıl unuturum?) Evet hatırladım.
KADIN: …….atölyesinde yaptırdığım ……..ları otobüste düşürmüşüm. Tekrar atölyeyle görüşmem lazım.
Sessizlik. Bir süre bakıştık.
BEN: Ben size bu konuda nasıl yardımcı olabilirim?
KADIN: Arıyorum adamı telefonunu açmıyor. Ne yapacağım ben şimdi?
BEN: Meşgul olabilir. Uygun olmayabilir. Sık sık deneyin.
KADIN: Ama açmıyor.
BEN: (içimden, La Havle) Atölyeye çıktınız mı? Belki orada bulursunuz beyefendiyi.
KADIN: Yok, önce size sorayım dedim, belki bilginiz vardır.
BEN:(içimden, istihbaratçı tipi mi var bende yahu) Açılmayan telefonların sebebini bilemem. Atölyeye çıkarsanız oradan size yardımcı olabilirler.
KADIN: Sağolun.
Üzgün bir şekilde yanımdan ayrıldı.
Oya Engin/25.07.2015, İstanbul
Dil bayrağımızı geleceğe güvenle taşıyacak genç kalemlerin yolları açık olsun.Başarılarınız daim olsun