Tercih…

 

 

Annesi oğlunun su yeşili gözlerinin içine bakarak,

”Onaylamıyorum bu evliliği” deyince genç adam bıkkınlık dolu bir ifadeyle sordu.

“Ne zaman değişecek fikrin?”

Kahvesini yudumlarken fincanın üzerinden oğlunun umutsuzluk dolu suratına dik dik bakarak,

“Sen aynaya bakmıyor musun hiç?” dedi kadın.

“Her gün bakıyorum. Ne alakası var konumuzla?”

“Ne görüyorsun?”

“Ne göreceğim anne kendimi.”

“Ben sana bakınca neler görüyorum biliyor musun?”

“……..”

“Parlak bir gelecek, iyi bir eş, statü, güvence…”

“Bunlar için  iyi bir eğitim almam, bir kaç yabancı dil bilmem falan gerekmiyor mu?

“Gerekmiyor. Beni dinlemen ve onaylaman yeterli.”

“Hiçbir şey anlamıyorum.”

“Acaba zeka geliştirici oyun setleri mi alsak sana?”

“Anne, yeter! Deminden beri laf oyunları yapıyorsun. Ne demen istiyorsan açıkça söyle. Birazdan dışarı çıkacağım.”

“Dışarı çıkınca o kızla buluşacaksın değil mi?”

“O kızın bir adı var anne. Gamze.”

“Beni ilgilendirmiyor. Derhal bu kızla ilişkini keseceksin.”

“Bu konuyu defalarca konuştuk. Gamze’yi seviyorum. O da beni.”

“Pembe panjurlu da bir ev hayal ediyorsunuzdur.”

“Yok bizim panjurlar beyaz olacak.” Sonra gülümseyerek annesine sarılmaya çalıştı. Annesi oğluna izin vermedi.

“Bu ilişki daha fazla ilerlemeden bitmeli.”

Bu kez genç adam sertleşti.

“Derdin ne senin Gamze’yle?”

“Ne derdim olacak? Onu tanımıyorum bile. İki kere gördüm. Ama benim hayallerimdeki gelin olamayacağını anlamam için yetti.”

“Nesi var?”

“Ben de bunu merak ediyorum. Nesi var? Neden bu kıza böyle takıldın kaldın?Mutlaka kocaman yüreğinin içi pıtırcık sevgilerle doludur. Masum, dürüst, çalışkan, sevecen, iyi aile kızıdır falan filan…”

“Tanımıyorum dedin ama bir çırpıda özetledin.”

“Bunlara bir şey demiyorum. Ama ben seni mücadele dolu, sıradan bir evliliğe mahkum etmek istemiyorum.”

“Ne istiyorsun?”

“Rahat etmeni, kariyer sahibi olmanı, piyasada söz sahibi olan biri olmanı istiyorum.”

“Herkes ister. Ama unutma anneciğim, ben sıradan diye aşağıladığın bir ailenin oğluyum. Davul dengi dengine vuruyor.”

“Kimseyi aşağılamıyorum.”

“Aşağılıyorsun. Gamze’nin tüm olumlu özelliklerini önemsemiyor gereksiz bir ayrıntı gibi bahsediyorsun.”

“Tamam, anladık. Bu kızı seviyorsun. O da seni seviyor. Ben olsam bende seni severim. Şirketteki bekar tek mühendis. Bir ailenin tek evladı. Çöpsüz üzüm yani. Babasının tek mirasçısı.”

“Anne benim babamın ne mal varlığı var? Bir emekli maaşı bir de yıllarca çalışıp, oturduğumuz şu evi almış. Ona da bir sürü tadilat lazım.”

“Peki, yakışıklılığına ne diyeceksin?”

“Şans diyeceğim. Bazılarının yaratılışı böyle oluyor.” Genç adam ortamın gerginliğinden rahatsız olmaya başladı. Havayı yumuşatmak için gülerek,

“Canım sana benzediğimi biliyorsun. Şu yosun gözler, şu kumral bukleler, şu buğday ten kimden miras?” diyerek annesini kucakladı. Kollarının arasındaki annesi kırgın bir sesle konuşmaya devam etti.

“İşte ben bunların kıymetini bilemedim, senin aklını başına getirmeye çalışıyorum.”

“Babama haksızlık etmiyor musun? Onun ne kadar iyi bir insan olduğunu cümle alem biliyor. Seni de ne kadar sever.”

“Sevgi karın doyurmuyor. Ben söyleyeceğimi dedim. Gamze varsa ben yokum.”

Genç adam ciddileşti.

“Anne beni tercih yapmaya zorluyorsun. Hiç istemediğim bir şey.”

“O kızla evleneceksen, al başını başka bir yerde evlen. Şehir dışı falan olsun. Ele güne ‘kendi kendilerine evlenmişler’ derim geçerim.”

“Of anne of!”

“Teyzen geldi geçende. Eniştenin patronunun kızı hala seni soruyormuş.”

“Şimdi anlaşıldı. Sen gelin adayını bulmuşsun. Gamze’ye bahaneler üretmen o zengin kızı yüzünden. İstemediğimi söyledim.”

“Babası ‘birkaç yıl İngiltere’de ki temsilciliğimizde çalışır. Yabancı dilini geliştirir. İşlere ısınır. Dönünce de Holding de yönetim Kuruluna girer’ diye haber yollamış. “

“Pes anne. Hayatımı da mı kurguladınız? Filmlerde falan oluyor zannediyordum bunları”

“Oğlum, böyle bir fırsat bir daha ele geçmez. Çirkin değil. Üstelik Gamze’den daha güzel, eğitimli. Tanıştığınız düğününde biraz sohbet etmişsiniz zaten.   Kız sana kafayı takmış.”

“Keşke Gamze’nin babası da ünlü bir holding sahibi olsaydı. O zaman bayılırdın.”

“Oğlum kız teknesiyle arkadaşlarına on günlük Mavi Tur yaptıracakmış. Seni de davet ettiler. İzinini ayarla, sen de katıl. On gün bir arada olun. Biraz kaynaşın. Isınamazsan tamam söz, bir daha sözünü etmeyeceğim.”

Genç adam saatine baktı. Konuşma uzamış, vakit epey geç olmuştu.

“Çıkmam lazım anne.”

“Ne diyorsun?”

“Elbette hayır diyorum.”

“Bak sütümü helal etmem, bu tura gideceksin.”

“Anne keşke mamayla büyütseydin beni. İsteğim dışında bana emzirdiğin bu sütü ikide bir kafama kakmandan bıktım artık.”

Genç adam çabucak üzerini değiştirip, evden çıktı.

Annesi pencerenin önüne gitti, perdeyi araladı. Hızlı adımlarla uzaklaşan oğlunun ardından bakarak, “Ben de buraya yazıyorum” diyerek cama hayali bir çizik attı.  “Benim istediğim evlilik olacak.”

 

NOT: Sizce bu hikâyenin sonu nasıl bitmiştir?

 

Oya ENGİN/22 TEMMUZ 2017, Gümüşsuyu

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.