Onu ilk kez evine nüfus sayımı yapmaya gittiğimde görmüştüm. Sayım yapacağım ikinci sokak , cumbalı İstanbul evlerinden oluşmuş buram buram eski kokan, zemindeki paket taşları yer yer yıpranmış ,güneşin de yansımasıyla parlayan daracık bir çıkmaz sokaktı.
Sokağın başındaki ilk evde karşılaştım Saniye Teyze ile… Yoldan biraz daha içerlek kalan bahçe kapısını iterek içeri girdim. Fazla büyük olmayan bir bahçeydi. Orta yerde eski ahşap bir masa, her biri başka model dört iskemle, çeşitli boylarda plastik kaplar gelişi güzel sıralanmıştı. Bazılarına mevsim çiçekleri ekilmişti. Yarı sararmış yarı kurumuş bitkiler son demlerini yaşadıklarını bildiklerinden inatla yaşama tutunmuşlar, büyüyemeyeceklerini bilmelerine rağmen filizler vermişlerdi. Gülümsedim. Yaşama sevinci bu olsa gerek..
Yaklaşmakta olan kış mevsimi için hazırlandığı belli odun yığınının arasından geçerek evin kapısına geldim. Kapının hemen önünde paspasın üzerinde bir anne kedi palazlanmış yavruları ile birlikte Ekim ayının ılık tatlı güneşine kendilerini bırakmışlar uyukluyorlardı.
Son yorumlar