Cumhuriyet Bayramı…

 

Pek çok kez Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yürüdüm, etkinliklere katıldım, konser izledim bazen sadece ekrandan seyrettim. Çocukluğumda da mensubu olduğum bando takımıyla  Cumhuriyet Bayramlarında etkinlikler içinde bizzat bulundum. Bu yüzden Cumhuriyet Bayramı kutlamaları benim için çok heyecan vericidir. Bu yıl;  birkaç gün önce haberim olduğu bir etkinliğe katılarak farklı bir kutlama yapmayı planladım. Sevgili bir dost ile yolumuz bu etkinlik öncesinde kesişince hani derler ya “tadından yenmez” işte tam da öyle oldu.

 

Beykozdayız. Akbaba Köyünde.

Burada gelenekselleşmiş bir kutlama töreni yapılıyor. Köy kahvesinin önündeki çay bahçesinde toplanan Akbabalılar, yaşlı, genç, çocuk, kadın, erkek dememiş her yeri doldurmuşlar. Katılımcıların kıyafetleri bayrağımızla öyle uyumlu bir görüntü sergiliyordu ki yer gök kırmızı beyaz olmuştu sanki. Hemen girişte hazırlanan sahnede bir müzisyen canlı olarak marşlar söylüyor,  halkı coşturacak parçalar çalıyordu. Geniş bir ekranda bir önceki etkinliğin video görüntüleri oynuyor, ağaçlara asılmış ay yıldız desenli balonlar arasında ellerindeki kağıt bayrakları sallayan çocuklar koşuşturup duruyordu.

Tam anlamıyla bir coşku içinde buldum kendimi. Ne yöne bakacağımı şaşırdım.  Masalarda köyün yaşlıları oturmuş çevresinde gençler, sohbet ediyorlar, hatıra fotoğrafları çektiriyorlardı.  Sağımdaki solumdaki masalara kulak misafiri oluyorum. Bir kadın diyor ki;

“Ah rahmetli de olaydı şimdi, hiç kaçırmazdı bu kutlamayı.” Galiba yeni kaybedilmiş bir Akbabalı var. Bir diğeri telefonda avaz avaz konuşuyor;

“Ama çok geç kaldınız, tören başlamak üzere…” Demek uzaklardan da gelenler olacak. Sonra kavuşmalardan kucaklaşmalardan anlıyorum ki, bu bayram uzakları yakın edip hasretleri bitirmeye vesile.  Köyde görev yapmış emekli öğretmenler fark ediyorum.  Neredeyse orta yaşa yaklaşmış Akbabalılar sırayla öğretmenlerinin elini öpüyor. En çok da kendi çocuklarını öğretmenlerine takdim ederken yüzlerinde oluşan ifadeleri izlemeyi sevdim.

Müzisyen programına ara veriyor. Çünkü Akbaba Bando Takımı sahne alıyor. Yaş olarak karışık bir topluluk. Çocukların yanı sıra yetişkinler de çalıyor. Meğer bir zamanlar onlar da bu bandonun çocuk elemanlarıymış.  Konuşmalar yapılıyor, alevli ateşli meşaleli kutlamalar arasında tekrar müzik başlıyor. Bu kez ülkemizin dört bir yanından müzikler eşliğinde insanlar eğlenmeye başlıyor. Horonlar, zeybekler, halaylar… Çay bahçesinin kapısından her yeni giren kişi heyecanla karşılanıyor. Çocukluk arkadaşları, kuzenler, akrabalar kucaklaşıyor.

Bir süre sonra anons yapılıyor. Yiyecek içecek ikramı başlayacakmış. Bu kadar kalabalığa nasıl yiyecek yetecek derken gençler hemen diziliveriyorlar masaların arasına.  Elden ele servis başlıyor. Bir çırpıda herkes yemeğini yiyor. Etli nohutlu pilav, irmik helvası ve ayran. Tadımlık değil, doyumluk porsiyonlarda. Bu menü bana hep hüzünlü anları hatırlatsa da bu kez farklı bir şekilde hafızamda yer ediyor.

Yemek sonrası hava kararmaya başladı. Yeniden başlayan müzik eşliğinde coşku doruklara çıktı. Sık sık Memleketim şarkısı çalınıyor. Vatanımız, milletimiz sonsuza kadar yaşasın duaları eşliğinde.

Çay içmek istiyorum. Köy kahvesine giriyorum. Bu kadar kalabalığa rağmen hem çok ucuz hem de çok lezzetli çay içiyoruz. Fırsatçılığa kaçmamışlar yani. Köy kahvesinin camında bir yazı fark ediyorum. “Katkıda bulunmak isteyenler içeriye müracaat etsin.” Merak edip, soruyorum. Meğer bu kutlama imece usulü yapılıyormuş. Herkes bu işe gönül koyup, kimi emeğini kimi parasını ortaya koyuyormuş. Duyduklarım beni çok gururlandırdı. İnsanlar milli bayramları için nasıl da çabalamışlar. Ne kadar kıymetli ve özendirici.

Hava iyice kararınca dünyaca ünlü keman sanatçımız Canan Anderson mini bir konser vererek Cumhuriyet coşkumuzu zirveye taşıyor. Çay bahçesinin içinden taşan bu neşeye anayoldan geçen araçlar kornalarıyla katılıyor. Özellikle Türk Bayrakları ve ışıklarla donanmış kamyonların şovu görmelere değerdi.

Coşku artarak devam ediyor. Sırada Fener Alayı  var.  Pazar başından  Beykoz meydanındaki Atatürk büstüne kadar yürünecek.  Meşaleler, bayraklar, bando takımı, balonlar… Her şey hazır. Çay bahçesinin önünde dizi dizi servis araçları. Bunu da düşünmüşler. Araçlarla Beykoz’a iniyoruz.  Marşlar söyleyerek yürüyüş tamamlanıyor. Yoldan geçen araçlar, evlerin pencerelerindeki insanlar, yollardaki akşam yürüyüşü yapan herkes alkışlar, ıslıklar, telefon ışıkları ve kornalarıyla yürüyüşe destek veriyor.

Yaklaşık üç saatlik bir zaman diliminde yaşadıklarım gerçekten çok keyifliydi. Sonrasında eğlenceler devam etmiş ancak ben devamına katılamadım.

Güzel dostlar, keyifli bir atmosfer, Cumhuriyet Bayramımız, gurur, minnet, şükür…

 

Cumhuriyetimizin 96. Yılı kutlu olsun. Nicelerine erişelim. Kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk ve onun  silah arkadaşlarına minnet ve şükranla…

 

Oya ENGİN, 29 EKİM 2019/Beykoz

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.