Of! Ne heyecanlı yolculuktu. Bizim terasın olduğu yokuştan aşağı inen tüp gaz kamyonetinin çıkardığı gürültüden de daha fazla ses duydum bu otobüsün içinde. Bir de insanlar ne kadar çok konuşuyorlar. Oysa susup hiç kimseyi rahatsız etmeden yolculuk yapsalar, pencereden dışarısını izleseler, biraz düşüncelere dalıp hayaller kursalar ne güzel olur. Ama beni kafesli çantasında taşıyan kırmızı kabanlı kadın hiç konuşmadı. Sadece birkaç kez bana seslenerek,
-Ben buradayım, seni anneye götürüyorum, dedi. Demek kedi annemden başka bir de insan annem olacaktı. Nasıl biri acaba? Annemin yumuşacık tüyleri vardı. Umarım insan annem de yumuşak ve sıcacık bir kadındır.
Uzun bir yolculuktan sonra otobüsten indik. Kocaman bir caddedeydi burası. Her yer ışıl ışıl. Hiç bizim köyün sokağına benzemiyordu. Köydeki evimde ev sahiplerimiz erken yatar, sabah ezanı okunmadan hemen önce uyanırlar, evin tüm ışıklarını yakarlardı. Biz bütün gece terasta karanlıkta otururduk. Oysa ben aydınlığı çok seviyorum. Her yer ışıl ışıl parlasın istiyorum.
Köyümüzde, tam bizim karşımızdaki tek katlı evin sahibi komşularımızın hafta sonları gelmeleri bizim için büyük mutluluktu. Komşularımız bazen yalnız gelirlerdi, bazen de kalabalık. Kalabalık geldikleri zaman sokağımız çok eğlenceli olurdu. Gerçi ben doğduğumdan beri komşularımızı topu topu on kere falan görmüşümdür ama… Misafirlerle birlikte geldikleri zaman yanlarında çocuklar da olurdu. Pencereleri açarlar, odalardan, bahçelerinden neşeli kahkahaları ve kuş cıvıltılarını andıran sohbetleri bizim kulaklarımız kadar ulaşırdı. Onların evinin penceresinden bizim terasa vuran ışığın içinde kardeşlerimle oyunlar oynardık. Bu yüzden köydeki evde hafta sonlarını çok seviyordum.
Acaba yeni yuvamda nasıl bir yaşamım olacak? Şimdiden çok merak ediyorum. Ama soğuk terastan kurtulduğum için çok sevinçliyim. Geçen gün ev sahibi ablam evin büyükannesiyle bize bakarak konuşuyorlardı.
-Kış gelince bu kediler sokakta üşüyecek. Acaba şu depoya bir yer mi hazırlasak?
Umarım bir an önce hazırlarlar. Kardeşlerimle kedi annemin üşümesini hiç istemiyorum.
Geniş caddeden ayrılarak dar bir sokağa saptık. O sırada kırmızı kabanlı kadının cep telefonu çaldı.
-A aaa! Nasılsın?
-….
-Ben de iyiyim. Evet, evet. Nihayet yavru bir kedi buldum. Şimdi eve girmek üzereyiz. Anneme sürpriz olacak. Ümidini kesmişti.
-…..
-Tamam. Yarın ararım ben seni. Çok selamlar.
Kırmızı kabanlı kadın galiba telefonla konuşmayı pek sevmiyor. Çabucak kapattı. Otobüste de biri aramıştı. Birkaç şey söyleyip hemen kapatmıştı.
Büyük bir binanın önünde durduk. Kırmızı kabanlı kadın çantasından anahtarlarını çıkarıp ağır kapıyı açtı. Yeni evimin sokak kapısından içeri girmiş oldum. Merdivenleri çıkmaya başladık. Üzerinde pırıltılı süsler asılı bir daire kapısının önünde durduk. Zili çaldık, güzel bir melodi yayıldı koridora.
Biraz sonra içeriden ayak sesleri duyuldu. Kapı yavaşça açıldı, beyaz saçlı bir kadın göründü.
-Anahtarını mı unuttun yine? Diye sorduktan sonra bakışları içinde oturduğum kafesli kutuya takıldı. Birden yüzü aydınlandı. Eliyle şaşkınlıktan açılan ağzını kapatarak sordu.
-Buldun mu yoksa?
Artık eminim, bu yaşlı teyze benim insan annem.
Kapıdan içeri girdik. Sepetimi yere koyup kapağını açtılar. Oh be, yaşasın özgürlük! Sepetten dışarı ürkek adımlarla çıktım. İki kadın karşıma geçmiş bana bakıyorlardı. Ne yapacağımı şaşırdım.
Bir süre sonra insan annem eğilerek beni eline aldı ve yüzüme baktı. Bal rengi gözleri sevinçle parlıyordu. Sonra konuşmaya başladı benimle.
-Sen bana mı geldin? Hoş geldin yeni evine. Sen ne güzel bir şeysin. Bir avuç kedisin.
Sonra içeride bir odaya giren kızına seslendi.
-Benekli bir kedi bu. Adı da Benek olsun.
İşte benim adım Benek. Ben bir avuç kediyim. İnsan annem ve insan ablamla çok güzel bir yaşamım olmasını umuyorum. Oh bu ev de sıcacıkmış. Şanslıyım vallahi…
Devam edecek…
Oya ENGİN/06 Aralık 2018, İstanbul
Son Yorumlar