Pandemi dönemi; aktif sosyal yaşama biraz mola verip daha içsel meselelerle haşır neşir olmamıza vesile oldu. Ne yazık ki zor, hüzünlü, mutsuz ve umutsuz günler de yaşadık; kısmen yaşamaya da devam ediyoruz. Ben de bu yalnızlaşma ve daha bireysel yaşama telâşesini herkes gibi deneyimledim. Bu süreçte pandemiyle direk bağlantılı olmasa da aile büyüklerimizin ciddi sağlık sorunları nedeniyle mutsuz günler geçirdim. Ama “umut her zaman var” doğrultusunda hayata hep bir köşesinden sarılmayı becerebilenlerden oldum. En azından şimdiye kadar…
Pandemi dönemi sonlarına doğru yaklaşık yirmi beş yıl ara verdiğim resim hobime geri dönmeye karar verdim. Bu kararı vermemde üst kat komşumun etkisini belirtmeden geçemeyeceğim. Bir gün bahçemizde kahve içerken komşum elinde nefis bir at tablosu ile içeri girdi. Öğrendim ki “İlknur’un Resim Atölyesi”ne gidiyormuş. Ben de geliyorum dedim ve yeni öğretim yılında “İlknur’un Resim Atölyesi”nin öğrencisi oluverdim.
Aslında ben bir resim atölyesine gittiğimi zannediyordum. Oysa ki; neredeyse sosyal kulüp statüsünde bir oluşum içinde buldum kendimi. Kurs hocamız İlknur Bakoğlu Tabak, Beykoz Halk Eğitim Merkezi eğitmenlerinden. Kurs gördüğümüz merkez Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği Beykoz Şubesi etkinlik salonu. Ben de daha önce bu salonda bir kitap söyleşi ve imza etkinliği yapmıştım. Yani pek çok etkinliğe kucak açmış, başkanı Saniye Efe’nin de çabalarıyla birçok ailenin hayatına olumlu dokunuşlar yapmış bir dernek merkezi. Haftanın üç günü resim kursu var. Resim sanatının birçok örneğini çalışma, konularında bilgilenme şansını buluyorsunuz.
Sadece resim mi?
İşte asıl konuya geldik. Burası resim kursundan çok öte, hocamız İlknur Bakoğlu Tabak’ın kişisel özellikleri, mesleki bilgisi, mensubu olduğu kurumlar ile adeta bir sivil toplum kuruluşu. Beykoz ve çevresi yerleşik halkın olduğu, insanların uzun süreler bir arada yaşadığı, komşuluk, akrabalık, arkadaşlık bağlarının güçlü olduğu yerleşim birimlerindendir. Bu sebeple kursiyerlerin tanış olması çok doğal. Böyle olunca ilişkiler daha sıcak, paylaşımlar daha gerçek ve güzel oluyor. Aralarına yeni gelenlere de kocaman kucaklarını açıp sarıp sarmalıyorlar. Yeni olmama rağmen kendimi yıllardır bu atölyenin bir parçası gibi hissetmemin sebebi de işte bu samimiyet.
Geleneksel yaşantımızın her bir anını bu atölyede yaşayabiliyoruz. Büyüklerimiz sayıp küçüklerimizi seviyoruz. Teknolojiden sonuna kadar faydalanıyoruz. Hocamız ve öğrencilerinin dahil olduğu grup yazışmamızla hepimizin sevinçleri, üzüntüleri ortak oluyor. Öğlen tatillerimiz çok keyifli. Atölyenin mutfağı, çay köşesi her daim faaliyette. Balık kızartmışlığımız bile var. Beykoz’da olup balık yememek mümkün mü?
Kursa gelmek başlı başına bir sosyalleşme eylemi. Ancak burada kotarılan işler sosyalleşme adına ciddi olumlu sonuçlar doğuruyor. Hasta mı var, kan mı lazım, ihtiyaç sahibine erzak mı temin edilmesi gerekli? Herkes bilgilenip görev bölüşümü yaparak gönüllülük esasına dayanarak sorunlar çözüme kavuşturulmaya çalışılıyor. Kutlanacak özel anı günleri, doğum günleri, yeni doğmuş bebekler, yaşlı ziyaretleri, ihtiyaç sahiplerinin seslerine kulak verme… Bir öğrenci bursu kavanozumuz bile var. Kimin içinden ne gelirse…
Hocamız aynı zamanda Beykoz Kızılay Şubesi ve Beykoz Kent Konseyi, OFD Beykoz Şubesi Yönetim Kurulu üyesi. Bu sebeple Beykoz halkının her kesimindeki ihtiyaçlardan haberi var. Bizler de onun çalışmalarına gönülden destek olmaya çabalıyoruz.
Resim atölyesi hepimizin koşarak geldiği bir yer. Öyle keyifli anlar yaşanıyor ki… Ebediyete göçmüş sevdiklerimizi dualar ile anmak, onlar için hayır işlemek, birlikte dini ve hayırlı günleri ritüelleriyle yaşamak… Kursiyerler çok iyi anlaştığı için bazı gezi programları da birlikte yapılıyor. Malum; seyyahatte yola çıkılan kişiler çok önemlidir. Şehir içi ve şehir dışı gezi programları sayesinde neredeyse gidilmedik destinasyon, uğranmadık mekân kalmamış. Ben henüz programın bu bölümüne dahil olamadım ancak yakında planlanan gezi rotalarına katılmayı heyecanla beklemekteyim.
Bir kurs profilinden beklenenin çok ötesinde sunulan olanaklar ve alınan keyif dışında kurs sosyal sorumluluk çabalarıyla çok güzel işlere imza atıyor. Bu yıl atölyede gönüllülük esasında yapılan resimlerin bir televizyon kanalında iki saat boyunca canlı yayınla yurt içi ve yurt dışından gelen taleplerle satılması sonucunda elde edilen gelirle birçok engelli vatandaş tekerlekli sandalyeye kavuştu.
Bir kurs hikâyesi anlattım sizlere. Durun daha bitmedi. Kursiyerlerle öğlen tatillerimizde toplu olarak kitap okuyarak “kitap okuma etkinliği” yapıyoruz. Başlangıç tarihini 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak seçtiğimiz etkinliğin farkındalık anlamında dikkat çekici olduğunu düşünüyorum.
Her zaman hayata sarılmak için sebep yaratan bir “an” vardır. Bu “an”larda paylaşmak, bir eylemin içinde olmak, proje üretmek, birlikte olmak, sevmek, üretmek, hissetmek, şükretmek insanoğluna her zaman iyi gelmiştir.
Kim; ne zaman nerede önüne güzel bir kapı açılacağını bilemez. Olanağı olup da evde hiçbir şey yapmadan oturup canı çok sıkılan, sosyalleşmek isteyen kadın, erkek, genç, yaşlı, özel durum sahibi herkesi bu ve benzeri oluşumlar içinde olması için çaba göstermesini diliyorum. Pandemi döneminde ben öyle yaptım. Kursa gittiğim günler için bir de isim uydurdum. Arınma günü.
Oya ENGİN 03 Mart 2022/ Beykoz
Son Yorumlar