Avuç Kadar Bir Kedi 3

 

 

Beyaz saçlı insan annem galiba beni çok sevdi. Bal rengi gözlerini benim benekli tüylerimden hiç ayırmıyor. İnsan ablam ortalıkta görünmüyor. Oysa şu anda ona çok ihtiyacım var.  Biraz ses çıkarsam belki duyar da yanımıza gelir.

-Miyv…

Bakınıyorum, gelen giden olmuyor. İnsan annem bana devamlı bir şeyler söylüyor. Onu da dinlemek istiyorum ama insan ablamı da yanımızda olsun. Bu kez daha güçlü ses çıkarıyorum.

-Miyv…

Koridorda ayak sesleri duyuluyor. İşte insan ablam nihayet göründü. A aaa! Kıyafetlerini değiştirmiş. Demek sokaktan eve gelince kıyafetler değiştiriliyor. Bizim hiç öyle dertlerimiz yok. Doğduğumdan beri aynı tüyler üzerimde.

İnsan annem beni yerden alıp kollarının arasında tutarak koridordan başka bir odaya doğru yürüyor. Bir şey söylemeden geçemeyeceğim. Ben bu kucakta taşınma işini çok sevdim. Hem güvenli sıcacık kollar arasındayım hem de her yeri yukarıdan izleyebiliyorum.

Kocaman bir odaya girdik.  Şöyle bir etrafa bakındım. Bir de ne göreyim. Eski evimin terasına bakan pencereden görünen renkli, ışıklı kutu bu odada da vardı. Hem de kocaman. İşte buna çok sevindim. Eski evimde, hep içeri girip o ışıklı kutu karşısında oturup ona bakmak isterdim. Ev sahiplerimiz her akşam karşısında oturup devamlı ona bakıp vakit geçiriyorlardı. Bazen evin babaannesinin ağladığını görürdüm.  Ben o zaman çok üzülürdüm.

Bu evde galiba tüm hayallerim gerçek olacak. Baksanıza ilk andan itibaren en çok istediğim şeylerden biri gerçekleşti. Hemen insan annemin kucağından yere inip ışıklı kutunun karşısına geçmek istiyorum ama kendime hakim olmam gerekiyor. İlk andan yaramazlık yapmamalıyım. Sessizce insan annemin beni sevip okşamasını bitirmesin bekliyorum. Göz ucuyla baktığım kutuda, rengarenk parlak ışıklar bir yanıp bir sönüyor.

Nihayet insan annem beni kollarının arasından yere bırakıyor. Ayaklarım çıplak yere basıyor ama hiç soğuk hissetmiyorum. Bu evde her yer sıcacık. O anda kedi annemin bana anlattığı bir masal geliyor aklıma. Kar yağarken sattığı kibrit çöplerini yakarak ısınmaya çalışan küçük kız geliyor gözümün önüne. Ne acıklı masaldı. Küçük kızı unutmaya çalışıyorum. Biraz daha çevreyi izliyorum. O ne? İnsan annemin oturduğu koltuğun yanında kocaman bir sepet var, içi yumak yumak yün dolu. İşte benim en sevdiğim şeylerden biri. O yumaklarla hemen oynasam mı? Yoksa bana kızarlar mı? Yok, oynamayayım. Biraz uslu durayım. Belki yarın oynamama izin verirler.

İnsan ablam yine ortadan kayboluyor. Az sonra elinde bir örtü, mama ve su kabıyla geri geliyor. Örtüyü yere serip mama ve su kabını üzerine bırakıyor. Annesine,

-Şimdilik buraya senin yanına koyalım. Ne yediğini içtiğini takip et, diyor.

-Olur. İyi sudan koysaydın. İki kadın birbirine bakıp gülümsüyorlar.

Mama kabım yeşil renkli. Köyümüzdeki ağaçları hatırlatıyor. Terastan denize doğru inen bahçemiz yemyeşildi. Bazen o ağaçların arasında kovalamaca oynardık.  Of! Ne oluyor bana böyle? Daha şimdiden eski evimi mi özledim yoksa?

Mama kabıma yiyecek koyup beni yemeğe davet ediyorlar. Minik ekmek parçalarıyla karışmış peynirleri görünce hüzünlü havam dağılıyor. O anda karnımın ne kadar acıktığını fark ediyorum. Kaç saattir boğazımdan bir lokma geçmedi.

Mama kabımdaki peynirli ekmekleri iştahla yedim.  Bazen eski evimde de veriyorlardı. Daha çok annem yesin isterlerdi. Ona süt olacakmış. Ah kedi anneciğim, senin sıcacık sütün de ne kadar lezzetliydi. Kardeşlerimle süt içme zamanı alt alta üst üste kedi annemin karnının üzerinde ne güzel yuvarlanırdık.  Ama bana ne oluyor böyle? Ben hep eskileri hatırlayacaksam yeni hayatımdan keyif alamam ki?

Biraz da su içelim değil mi? Oh, göbeğim çok şişti. Biraz abarttım mı acaba? Keşke hepsini yemeseydim. Tabağımda biraz bıraksaydım. Benim için ne arsız kedi diyecekler. Ama, ne yapayım, çok açtım.

Eyvah, kakam geldi. Ne yapacağım şimdi? Nereye yapsam ki? Eski evde bahçeye, ağaçların altına toprağa yapıyorduk. Burada nereye yapılır ki?

Vallahi tutamayacağım, şu koltuğun arkasına saklanıp yapayım. Artık ne olacaksa olsun.

-A aaaa! Sen oraya kaka mı yaptın?

İnsan ablam kabahatimi çabuk yakaladı. Meğer beni gözetliyormuş.

Bakışlarımı yerden kaldıramıyorum. Ne kadar kızacaklar bana şimdi? Çok mu, az mı?

-Tatlım, bak şimdi ben sana yer hazırladım. Bu kakayı yanımıza alıp, oraya birlikte gidelim.

İnsan ablam bana hiç kızmadı. İnsan annem de gülümsüyor. Bunlar ne tatlı kadınlar böyle. Evlerinin içine kaka yaptım, hiç umursamadılar.

İnsan ablam eline eldiven taktı, Yerdeki kakayı aldı birlikte banyoya gittik. Orada kum dolu bir kutu vardı. Ben artık kakamı, çişimi oraya yapacakmışım. Elindeki kakayı o kuma sürttü. Bana dönerek,

-Bak Benek. Bu senin kutun. Başka yere yaptığını görürsem bozuşuruz.

Oh be! Ucuz yırttım. Nereye yapacağım derdinden kurtuldum ama insan ablamın son sözleri söylerken ki otoriter tavrı beni biraz tırstırdı. Dikkatli olmalıyım. Dur hazır gelmişken çişimi de yapayım kumuma.

 

Devam edecek…

 

Oya ENGİN/12 Aralık 2018, İstanbul

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.